top of page


Uyuz Eşeğin Kerameti: İnanç Ve İhmalin Mirası!
Dergâhına ve şeyhine, beton döker gibi sağlam bağlı bir derviş, tam elli yılını bu uğurda feda eder. Yaşlanınca artık iş görmez ve ürettiğinden çok tüketir olunca, şeyh buna yol verir. Dımdızlak, sırtında yek pare bir libasla, dergâhın kapı önüne, bohça gibi bırakırlar bizim dervişi… Derviş dersen, dergâhtan başka bildiği yer yok, kulluktan başka bildiği iş yok. Günlerce ağlar, yalvarır yakarır dergâhın kapısının önünde. Ancak şeyh kararlıdır. “Verin şuna bir uyuz eşek, çekip

Birol Öztürk
6 saat önce2 dakikada okunur


Bombadan Olimpiyata: İki Kız Kardeşin Sudan Gelen Zaferi
Hiç bombalanan bi şehirde kalakaldın mı? Düşüncesi bile korkunç! Islıklar çalarak gökten inen bombalar değdiği yerde mutlak ölümcül bir ısı yayarak patlıyor ve tahrip gücü kıyametten beter! Taş taş üstünde kalmazken, şehrin geçmişini, bugününü ve geleceğini harabeye çeviriyor, korkunç! Ve muhakkak ki savaşlarda en çok ve en ilk çocuklar ölür. 2015 yılının Ağustos ayında Damascus’a işte böyle, bombalar yağar. “Şehirlere bombalar yağardı her gece” Yazık, şarkılardaki gibi olmuy

Birol Öztürk
2 gün önce2 dakikada okunur


YENİDEN DOĞMAK; Naim Süleymanoğlu
1986 yılı benim için unutulmaz olayların yaşandığı enteresan bir yıl olmuştur. Bi kere babamı bu yılın şubatında kaybettim ve nisanında Çernobil faciası yaşandı; fındıkta ve çayda radyasyon hikâyesini de işte o zaman duyduk. Ölümle ilk kez bu kadar net yüz yüze gelmiştik. Haldun Taner, Celal Bayar gibi isimleri de 1986 yılında kaybettik. Siyasi yasaklar devam etse de, ”artık kaldırılsın” diye önergeler veriliyor ve sanki 12 Eylül faşist uygulamaları bir parça da olsa yumuşuy

Birol Öztürk
4 gün önce4 dakikada okunur


Kolay Ölümler Cumhuriyeti
Hikâye hep aynı, akibet aynı, terane aynı… Baba Servet Böcek, çocuklarının anası Çiğdem, altı yaşındaki oğlu Kadir Muhammet ve üç yaşındaki kızı Masal’ın ardından ölüp gitti… Yoğunbakında, entübeydi zaten, açıkçası çok da ihtimal yoktu, her şeye rağmen yaşama tutunacağına dair. Hem tutunsa nasıl olacaktı ki; masalı yok, çiğdemi yok, kadiri yok tükenmiş gücü, kudreti… Yaşasa ne olacaktı ki, nasıl olacaktı ki! Kimi diyor ki; İstanbul Fatih’te konakladıkları otelde yapılan haşer

Birol Öztürk
5 gün önce1 dakikada okunur


Zalime Merhamet, Mazluma İhanettir!
Şimdi bak ne anlatacağım; her harfi gerçek, hem de gepgerçek, gemgerçek, gesgerçek… Spesifik olmaya gerek yok, gereği de yok, sonuçta vakanüvis değilim; nokta atışı yapayım derken itin, kudurmuş köpeğin önüne kemik atmayayım. Elli küsür sene evveldi, bu faşist İsrail yine salyasını akıta akıta Filistin halkını ve tüm halkları arsızca tehdit ederken, bu topraklarda çelik iradeli, şimşek bakışlı, güneşten ateş yontan çocuklar vardı. O çocukların ensesindeki faşist darbenin çürü

Birol Öztürk
5 gün önce1 dakikada okunur


Fatih Altaylı Neden Hapis?
Bir “sarı öküz” hikâyesi vardır, bilmeyen var mı bilmiyorum ama bu hikâyenin bütünlüğü adına hatırlatmam iyi olur, bayram namazı hesabı. Önce şu “bayram namazı hesabı” na bir açıklık getireyim; dini bayramlarda, sabah namazını müteakip “bayram namazı” kılınır, erkeklerce, çok kısa, iki rekat. “Ramazan” ve “Kurban” olmak üzere iki dini bayram ve dolayısıyla koca yılda iki bayram namazı söz konusuyken, namaz öncesinde imam, bayram namazının nasıl kılınacağını titizlikle anla

Birol Öztürk
15 Kas3 dakikada okunur


Büyük Değişimlerin Küçük Tavizleri
Köy camisine atanan imam, caminin her daim cemaatsiz kalışına şaşırır. Bu, bir gün değil, beş gün değil tam bir yıl böyle olunca; nedir aslı astarı diye köylünün ayağına gider taze imam. Köyün kahvehanesi, terası, tarlası, harmanı ibadet ehli ve de ehli müslimle doludur. “Yahu neden camiye gelmezsiniz? Ne, vakit namazı, ne de cumanız var… Sorun ne? Siz Müslüman değil misiniz? “ der. Köylülerin en cüretkarı açar çuvalın ağzını. “Hocam” der ve “öhö, öhöömm!” diye boğazını te

Birol Öztürk
12 Kas2 dakikada okunur


800 Lira Yevmiye, Sigortasız Ölüm: Rızkı Peşinde Koşanların KADERİ mi?
Yevmiye 800 Lira… 100 Lira da yemek parası… Etti mi sana 900 Lira… 1 Dolar 42 Lira ve 1 EURO 47 Lira olsa da hâlâ “Bir Türk Dünyaya Bedeldir” di oysa… Adım gibi eminim 100 Liralık yemediğine ve evden getirdiği kırıntılarla öğün geçiştirdiğine… 800 Lira yevmiye bir de 100 Lira yemek parası; bir simitle, duble boy çayın en az 50 Lira olduğu yerde, 100 Lira… Ne Mutlu Türk’üm Diyene! Ay 30 gün ve her gün çalışsa, bir gün dahi oh demeden, bol derin uyuyup da dinlenmeden, tam 30 gü

Birol Öztürk
10 Kas2 dakikada okunur


Fatsa'da Göçen Taş Değil, İhmal!
Yağmuru engelleyemezsin, yağar; bu, kaderdir. Islanmamak için şemsiye açarsın, bu da gereğini yapmak, önlem almak, aklı kullanmaktır. Yani yağmurda ıslanmak kader değil, salaklıktır. 5 Kasım 2025… Fatsa’da bir taş ocağı… Ne çok taş ocağı var buralarda… Doğaya dal, sağlam dişi damaktan söker gibi sök o taşları, kayaları ve boşalt doğanın karnını… Bu, doğal akışa aykırı be! Olacaktır bir sonucu, bedeli, ederi; tecrübeyle sabit. O taş ocağı göçer ve manzara bu; dünya kadar bir k

Birol Öztürk
7 Kas1 dakikada okunur


Rocky Balboa Ruhu Ve Necefli Maşrapa: Bir Neslin İcraatın İçinden Kaçış Hikayesi
80’lerin ortasıydı... TRT hâlâ bu âlemin küçük tanrısıydı. Renkli televizyonlar ufak ufak hayatınıza giriyordu ama tek kanallı yayınların tamamına yakını siyah-beyazdı. Başbakan Turgut Özal’ın konuştuğu ve elindeki altın renkli dolma kalemi bize sallaya sallaya “Türkiye çağ atlıyor. Nedir çağ atlamak? Bakınız...” diye klişe sözlerle sürüp giden “İcraatın İçinden” kesinlikle renkliydi. İcraatın İçinden’i muhakkak renkli izlesek de, damlarımızdaki kılçık antenlerin çekim gücüne

Birol Öztürk
4 Kas3 dakikada okunur


Saltanat Kalktı Ama Statüko Kaldı: Dokunulmazlık Hikayesi!
1921 Anayasası “Kurucu Meclis” sıfatıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkartılır ve o meclisteki milletvekilleri için “Yasama Dokunulmazlığı” yani bilinen hâliyle “milletvekili dokunulmazlığı” söz konusu değildir. Keza söz konusu vatandı ve vatanın yüksek menfaatleri için dokunulmayacak şey yoktur! Devamında 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarında Yasama Dokunulmazlığı esastan düzenlenmiş olsa da hep tartışma konusu olmuştur. Tartışma konusu olmuştur çünkü; bu dokunulm

Birol Öztürk
3 Kas1 dakikada okunur


“Cumhuriyeti Biz Böyle Kazandık!”
“Cumhuriyeti Biz Böyle Kazandık!” Görseldeki fotoğrafı ve slogan vari girizgâh cümlesini çok duydun, okudun, gördün… Elbette var bir hikâyesi; anlatacağım! Anlatmasına anlatacağım da fotoğrafa bir kere daha bakmanı istiyorum, enikonu ayrıntılara girerek… Başı yaşmaklı, eteği uzun kaftanlı kadınlar… Yüzü sakallı, kıçı şalvarlı erkekler… Takım elbiseli, kravatlı, başı şapkalılar… Yaşlılar, gençler ve de çocuklar… Çift öküz koşulmuş kağnı arabası ve bağımsızlık sembolü bayrak… H

Birol Öztürk
2 Kas2 dakikada okunur


Küllerinden Doğan Almanya'nın Bize Ödettiği Bedel: Haram Olsun O Ter
Almanya acı vatan Adama hiç gülmeyi Nedendir bilemedim Bazıları gelmeyi Üçü kız, iki oğlan Kime bırakıp gittin Böyle güzel yuvayı Ateşe yakıp gittin Biz bu türküleri 1960’lardan sonra belledik abi; Almanya’yı “Acı vatan” eyleyince yani. Babam rahmetli de gurbet kervanında beş çocuğunun rızkını arayıp, genç yaşında yaşından, ömründen olan bir hikâyedir; ondandır işte bir başka manalı gelir gurbet türküleri. Neyse... Bugün 31 Ekim... Iııı ıııh ne doğum günüm, ne de babamın her

Birol Öztürk
1 Kas2 dakikada okunur


Ağa'nın Faresi: Korku ve Çıkar İlişkisinin Anatomisi
Ağa bu, şanından ötürü diyemediğini köyün delisine dedirtir ve köyün delisini kafaya alıp da aklını alır, akıllı geçinenin… Orda bir köy, köyde bir deli varmış... O köyün de komşu köyün de; o köyün delisinin de komşu köyün delisinin de ve de tekmil köylerin bilcümle mahlukatlarının sahibi bir ağa varmış... Allah bir, ağa iki! Hâli pürmelâli ne kadar perişansa köylünün bir o kadar rahat ve huzur içindeymiş ağanın hâli, dirliği... Badem yağıyla parlattığı kaytan bıyıklarını iti

Birol Öztürk
30 Eki2 dakikada okunur


Çarşı Ekmeğinin Hasretinden Zam Yağmuruna
“Çarşı Ekmeği” diye bildik ve diye diye büyüdük, geldik bugüne… Çarşıya pazara gittiğinde evin büyükleri, köye dönerken illaki birkaç çarşı ekmeği de alıp getirirlerdi “çocukların hakkı” vicdanıyla… Gaz, tuz, yağ, çay ve de şeker, en ucuzundan üçüncü mevkiden falan… Damağında darı ekmeğinin nasırı olmayana nasıl anlatılır ki çarşı ekmeği! Kabuğu incecik bir çıtırlıkta ve içi pamuktan yumuşak… Kokusu dersen; cennet böyle kokuyor olsa gerekti. Koklamalara, koklayarak yemelere

Birol Öztürk
29 Eki2 dakikada okunur


Fidangör'ün Asil Tanığı: Eczacılar Ardem Ve Dikran Toraman'ın Vedası
Hafta sonuydu, Fidangör’deki buram buram nostalji kokan eczaneye girdim. Dikran Amca her zamanki yerinde, o küçük masanın başında ve masanın üzeri tepeleme gazete dolu, hepsi okunacak. Ardem Abla, tahta bir sandalye üzerinde, mütebessim ve asil. Selam kelam, fındık fıstık derken Ardem Abla “yaş yer fıstığını çok severim” dedi. “Hatta ben onu ekiyorum” da dedi. “Artık bulunmuyor tabi” de dedi. “Ben bulurum” dedim. Ayıptır söylemesi elim kolum biraz uzun, yanlarım epeyce de

Birol Öztürk
28 Eki1 dakikada okunur


"Sen Hiç Böyle Bir Ağaç Yetiştirdin mi ki Keseceksin?"
Ata’nın bahçe mimarı, şimdilerde peyzaj mimarı diyorlar sanırım, Mevlüt Baysal Çankaya Köşkü’nün bir yanındaki bahçeyi düzenlemektedir; şimdiki adıyla mizanpajını yapmaktadır. Bir gün Ata, yaveri ve Mevlüt Baysal bahçede dolaşmaktadırlar. Çok yaşlı ve de büyük, geniş bir ağaç çıkar önlerine. Ağacın bir yanı dik bir sırta, diğer yanı suyu kurmuş, çekilmiş, çekilerek kurumuş bir havuza bakmaktadır. Ata, ağaca yaslana sürtüne kurumuş havuz tarafına geçer. Ata’nın bu, sürtünen, y

Birol Öztürk
26 Eki1 dakikada okunur


Unutanın Kursağı Kurusun: Yunus'u Hatırladın Mı?
“Yunus’u hatırladın mı?” Dur, acele etme hemen, az biraz yokla hafızanı… Yunus, kara gözlü, kara saçlı, karaya çalan esmer tenli bir oğlandı…23 Ekim 2011 tarihinde yaşanan bir felaket sonucunda öldü Yunus! 23 Ekim 2011…Daha dünkü tarih ama ne çabuk unutuldu bu tarihin hangi büyük felakete denk geldiği de bu felakette ölen Yunus da... Hemen unutuldu… Bu öyle bir unutmak ki, toprağın altında bin yıllık mezarlar gibi… Oysa unutmamak lazımdı, unutanın kursağı kurumalıydı. ! İşte

Birol Öztürk
23 Eki1 dakikada okunur


BİZE HER YER FENERBAHÇE! (FENERBAHÇELİLER, TRABZONSPORLULAR HELE BİR BAKIN LA!)
“Bize her yer Trabzon!” sloganı, başta Trabzonspor olmak üzere akabinde ve de detayında Trabzon’a dair sosyo-kültürel, ekonomik ve politik her mevzuya esaslı bir başlık olmuştur. Bir şey dediğimiz de yok; gayet güzel. Motto candır! Futbolla az çok ilgilenenler, Fenerbahçe ve Trabzonspor arasındaki bir tuhaf husumeti bilir. Özellikle 1990’lar ve 2000’ler bu husumet ve çekişmenin ne korkunç yerlere gideceğine klişe örnektir. İşte bu malum durumdan ötürü “Trabzon’daki Fenerbahçe

Birol Öztürk
23 Eki3 dakikada okunur


Bir Okulun İsyan ve İlham Tarihi
EY VATAN GÖZYAŞLARIN DİNSİN YETİŞTİK ÇÜNKÜ BİZ “Mülkiye” Öğrenci dilinde “Siyasal” ve resmî adıyla “Siyasal Bilgiler Fakültesi” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi! Gerçi okulun İstanbul’dan Ankara’ya taşınması Atatürk’ün 3 Kasım 1936‘daki isteğiyle olur... Bu adla anılmasıysa yani Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi olarak anılması 1949 yılında, II. Dünya Savaşı deliliği ardından olur. Aslında o kadar önemlidir ki Mülkiye ve Mülkiyeli olmak; bir bils

Birol Öztürk
22 Eki3 dakikada okunur
bottom of page








