VE KAZIM VE VOLKAN...
- Birol Öztürk

- 23 Nis
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 8 May

Kazım Koyuncu… Karadeniz müziğinin bir diğer önemli ve değerli sesi, yüzü, yüz akı…
Volkan Konak ve Kazım Koyuncu arasında “tatsızlık” olduğu ve bu tatsızlığın, Kazım’ın 2005 yılında vefatı ardından, Kazım’ın yakınlarıyla, hayranları tarafından daha da tırmandırıldığı, derinleştirildiği yönündeki iddialar…
Yani ben de birçokları gibi “yok” sayıp “eyidir, hasdır” deyip geçebilirdim ama o “Kazımcılar ve Volkancılar” devrini yaşamış, görmüş geçirmiş biri ve dahi o devirlerde, 1990’larda, memleket meselelerine duyarlı, ilgili bir üniversite öğrencisi olmam hasebiyle, mevzuyu kanatmak zorundayım. Bu yarayı deşelim, aksın ve iyileşsin. Tarih indinde konuşulmayan, pas geçilen hiçbir şey kalmasın.
Volkan Konak’ın duruşu, müzik anlayışı, bu husustaki eğitimi ve ufku hakkında uzun uzun okuduk, seyrettik, dinledik, onun siyasete bakışını da biliyoruz artık.
Volkan Konak ve Kazım Koyuncu’ nun bu toprakların, bu ülkenin yetiştirdiği, yerelden evrensele ulaşmış, Karadeniz müziğini çağlar ötesine taşımış birer değer olduğunu her fırsatta dile getirmeliyiz.
Onlar “aynı” lığın “ayrı” lığını yaşıyordu.
Müzikal algıları ve siyasi duruşları garip şekilde aynının farklılığıydı.
Aslında “kaygı” olarak aynı noktadaydılar. İkisi de Karadeniz müziğine modern yorumlar katıyordu. Volkan Konak, lirik bir çizgide yoğunlaşırken Kazım Koyuncu rock tarzında ilerliyordu. Tekrar edeyim, ikisi de çok iyiydi. Volkan Konak, siyaseti kirli ve fanatik buluyordu, Kazım Koyuncu, siyaseten radikaldi.
Karadeniz’de yaşanan çevre ve doğa katliamına karşı sert bir siyasi tavır tercih ediyordu Kazım Koyuncu. Siyasi yelpazenin ”sol” unda yer aldı ve bunu çok da net ifade etti. Volkan Konak “sol”a uzak değildi ama daha “sosyal demokrat” bir algısı vardır.
Volkan Konak, sahnede şiirler okuyordu içli… Sevdaya dair, aşka dair şarkılar söylüyor ve ağlıyordu icabında, iki gözü iki çeşme. Bağrını, dizini döve döve, yakasını paçasını yırta söke… Tiyatral bir sahne duruşu, anlayışı vardır Volkan Konak’ın. Kazım Koyucu, sahnede horon tepiyordu, sisteme kafa tutuyordu, Karadeniz’in doğasını talan edenlere “siz kimsiniz lan” diye dikleniyor, hesap soruyordu. “Beni bu sistem kanser etti” diyerek mevcut sisteme hasımlığını ayan ediyordu.
Volkan Konak “herkesin bir derdi var, durur içerisinde” ydi Kazım Koyuncu “kanserle konser arasında sadece bir harf var” kabullenişindeydi.

Buradan “Volkan Konak duyarsız, Kazım Koyuncu duyarlı” gibi bir sonuç çıkmasın, bir zamanlar böyle bir sonuç çıkarıldığı için bu iki güzel adamı aynı sahnede çok fazla göremedik.
Volkan Konak, Kazım’a nazaran daha geniş gönüllü ve tahammül eşiği daha yüksektir. Gökkuşağındaki diğer renklere açıktır dünyası. Müslüm Gürses, Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses gibi arabeskin krallarıyla yakındır, sahneden onlara selamlar ve saygılar yollar. Efulim albümünün çıkması sürecinde Orhan Gencebay’ın desteğini asla unutmaz, ondan bahsederken “abimdir, babam” der. Bu, onun “vefa” anlayışının bir gereğidir. Ancak “yaptığı müzik arabesktir” ya da “arabeskten etkilenmiştir” gibi bir iddia, kesinlikle haksızlık olur. Kazım’sa arabeskçilere de arabeske de net mesafelidir. Onun dünyasında apolitik insanlara öyle çok yer yoktur. Yani Kazım, Volkan’a nazaran hayatına öyle çok fazla renk katmaz.
Meselenin temelinde bu iki “duruş” vardır. Bir de “devir” dedikleri şartlar. Devir, aynıların çok hızlı ayrılaştığı bir devirdi. İki büyük müzisyenin derdi buydu. İnsanın “sizin derdinizi yiyeyim” diyesi geliyor.
Bana sorarsan “incir çekirdeğini” doldurmayacak mevzular. Bu iki isim arasında “sorun var“ algısı elbette çevreleri tarafından pompalanmış, köpürtülmüş ve taraftar yaratılarak mecbur hâle getirilmiştir.
2005 yılında Kazım Koyuncu kanserden ölünce Volkan Konak uzun süre sessiz kalır. Sahneden Kazım’a dair olumlu ya da olumsuz bir paylaşım yapmaz. Bu durum Kazım Koyuncu’ nun yakın çevresi ve hayranlarında tepki yaratır. Tepkilerin dillendirilmesiyle de o eski yara maalesef kapanmaz, kanar durur.
Volkan Konak 2006 yılında “Mora” albümünü çıkarır ve albümün ilk parçası “Gardaş” Kazım Koyuncu’ya ithaftır. Aslına bakarsan Volkan Konak, Kazım Koyuncu hakkında sessiz kaldığı yönünde bir “mahalle baskısı” na maruz kalmıştır. Kazım Koyuncu’nun Karadeniz müziğinin önemli isimlerinden biri olduğu, yönünde açıklamalar yapar ama bu defa da “samimiyetsiz” bulunur. Duygusal istismarla itham edilir.
Şu satırlara kadar geldik, yaşıyoruz hâlâ ve hayat bana “hiçbir şeyin görüldüğü gibi olmadığını” ve “her şeyin görülmediği gibi olduğunu” öğretti. Kazım Koyuncu ve Volkan Konak arasında bir “gerilim” olduğu muhakkak ve belki de bunun adı “rekabet” ti. Hayat, bir futbol maçı gibidir, sahadaki her oyuncu, kaleci bile, gol atmak ister.
Kazım Koyuncu, otuz üç gibi çok genç bir yaşta öldü. Bizim buralarda genç ölenlere çok yanılır. Genç ölenlerin tüm kusurları, tüm yanlışları, tüm yalanları derhal unutulur, sıfırlanır ve onlar birer efsaneye dönüşür, geride kalanların gönlünde, gözünde.
Kazım Koyuncu zaten bir efsaneydi. Karadeniz müziğini rock ezgilere taşıyarak ve unutulmaya terk edilmiş Lazca’ yı dirilterek, bunu da yerelden evrensele taşımayı başararak yıldızlaşmıştı. Üzerine bir de genç ölüm gelince, ona dair ne varsa tartışılmaz “doğru” hâlini aldı.
Kazım Koyuncu’nun bu genç ölümüne bağlı olarak yıldızının daha da parlaması Volkan Konak’ı bir dönem de olsa “gölgede” bırakmıştır. Bu, tamamen bana ait bir tespit, gözlem ve iddiadır.
Bizim açımızdan artık taraf ya da kıyas yoktur. İkisi de aynı ve de ayrı ayrı değerli, cevahirimizdir.
İnsan dediğin sabit fikirli olmamalıdır. Şartlara göre, soytarılaşmadan yenilemelidir kendini.
Derler ki; insan üç kere doğarmış. İlki sıfır yaşında anasından… İkincisi on sekiz yaşında tercihlerinden ve üçüncüsü kırk yaşında pişmanlıklarından…
Her hâlükârda çok yanarım doğum günlerini kaçıranlara…












Yorumlar