Sonbahar Yıldızları Altında
- Gürsel YILDIRIM
- 2 saat önce
- 2 dakikada okunur

“.. Şimdi adanın güney ucundaki balıkçı kulübelerinden dumanlar tütmektedir. Akşam oldu, bulgur pişiriyorlar. Yemeklerini yiyince bu dürüst insanlar yataklarına çekilecek, gün doğarken tekrar kalkacaklar. Yalnız delifişek gençler kulübeden kulübeye sokularak uyku vaktini geciktirir, kendilerine asıl faydalı şeyin ne olduğunu bilmezler..” (Knut HAMSUN – GÖÇEBE)
Balıkçı kulübelerinin çok uzağında, doğunun limanlarının hemen yakınında yükünü almış bir kervan, sabahın alaca karanlığında yola çıkmaktadır. Kervan sahibi en yağız eşeğini kervanın önünde tutarak yola çıkmadan önce ellerini göğe kaldırmış yolculuk duasını yapmaktadır. Kervan değerli eşyalarla yüklüdür. Menziline ulaşıp yükünü sahibine teslim ettiğinde eline bol para geçecek, belki o günün gecesinde özel konuk sayılarak eğlenilecektir.
Dua bittikten sonra develerin önündeki bakıcıları “Yallah!” sesiyle yola koyulurlar. Kervanın en arkasında sırtında heybesiyle bir yolcu daha vardır.
Bakıcılardan biri kervan sahibine yaklaşıp “Sahip, arkada bir derviş var, bize katılmış, ne yapalım?” der.
Sahip dervişi yanına çağırır. “Ey yüksüz yolcu; nereye gidersin?” diye sorar. Derviş “Benim yüküm seninkinden ağırdır. Sırtımdaki boş heybeye bakıp boşa gezdiğimi sanma. Ben her durak tabirinin derdini dinler, heybeme koyarım. Dünyanın yükü o denli ağırdır ki, senin pahasız değerde görünen yüklerin onun yanında hiç kalır”.
Sahip devesinden iner, yolda yarenlik edecek birini bulduğuna sevinir, hem böylece kendi derdini de anlatıp dinleyecek birini bulmuştur. “Doğru söylersin ey derviş kılıklı adam ama insanoğlunun gözünü mal edinme derdi bürümüş”.
Derviş kervan sahibine baktı, dedi ki;
“Mal yalandır, yel alır, su götürür ama insanın içine attığı dertleri asıl yüktür. Malınla övünürsün, ne yazık ki yükünle övünemezsin. Halbuki mal alırsın satarsın; dert yükünü kimse ne alır ne satabilirsin. Mal yüze gülücü dost gibidir, insana nefret kazandırır”.
Kervan sahibi de gün görmüş, gün geçirmiş biriydi. Böylesine yarenlik eden birini bulmuşken kervanı sıra alıkoymak istedi. “Hey derviş” dedi, “Gel bu kervanı beraber sürüyelim, bu devranı beraber yürüyelim. Seninle yolculuk etmek değil niyetim, seninle bu feleğin yönünde dönmek isterim”.
Derviş düşündü. Doğanın ve yaşamın kurduğu düzen gereğince, bir kuşaktan bir kuşak doğduğuna göre; dedikleri gibi, insan yarışa başladığı insanlarla aynı zamanda ayrışın sonuna erişmeyi her şeyden çok istemeli.
Kervan sahibi derdini, geçmişte yaptıklarını anlattıkça, sanki her vahada kuyu başında durduklarında geçmişini kuyuya gömüp rahatlamaktadır. Siz siz olun geçmişinizi sırtınızda taşımayın. Gün yaşanılan zamandır, değerini bilmek gerekir.
Yorumlar