top of page

Küllerinden Doğan Almanya'nın Bize Ödettiği Bedel: Haram Olsun O Ter

ree

Almanya acı vatan

Adama hiç gülmeyi

Nedendir bilemedim

Bazıları gelmeyi

Üçü kız, iki oğlan

Kime bırakıp gittin

Böyle güzel yuvayı

Ateşe yakıp gittin

Biz bu türküleri 1960’lardan sonra belledik abi; Almanya’yı “Acı vatan” eyleyince yani.

Babam rahmetli de gurbet kervanında beş çocuğunun rızkını arayıp, genç yaşında yaşından, ömründen olan bir hikâyedir; ondandır işte bir başka manalı gelir gurbet türküleri.

Neyse...

Bugün 31 Ekim...

Iııı ıııh ne doğum günüm, ne de babamın herhangi bir şeyinin günü.

31 Ekim 1961 tarihinde Federal Almanya’yla Türkiye arasında “Türkiye-Almanya İşgücü Antlaşması” imzalanır.

İkinci Dünya Savaşı’nın müsebbibi ve mağlubu Almanya, savaştan sonra her anlamda dibe vurur. Hitler delisi ve onun faşist idealleri dünyanın ayarını iyice bozmuştur zaten...

Dibe vuruşu ne kadar hızlı ve de dramatikse Almanya’nın, yüzeye çıkışı ve küllerinden varoluşu o kadar hızlıdır... Almanya “Ağır Sanayi Hamlesi” başlatır ve ihtiyaç duyduğu emeği bizim gibi “Yarı feodal” ülkelerden temin etme stratejisi geliştirir.

“Emek” üretim faktörlerinin en önemlisi ve olmazsa olmazıdır. Bunun bilincindeki Almanlar, yoksul ve gariban Anadolu insanının dişinden tırnağına, çükünden kıçına kadar inceleyip en sağlıklılarını, en güçlülerini seçip Sirkeci Garı’ndan kalkan trenlere doldurup Almanya’ya yollarlar.

Almanlara göre “İlk gelenler” bize göre “İlk gidenler” törenle, çiçeklerle karşılanır Almanya’da... En pis, en ağır ve üstün ırk Almanlar(!) için en aşağılık işlerde çalışır, dünyanın o en masum insanları.

Zaman tütün gibi tükendi geldik bugüne; bugünkü durum mâlum...Her bir damla terimiz haram olsun.

Ancak para yollarsın

O para neye yarar

Beş çocukla ailen

Hepisi seni arar

Gitmişsin Almanya'ya

Orada evlenmişsin

Tam yedi sene oldu

Köyüne dönmemişsin…

Doğduğu yerde bi tamam doyurmalıyız insanımızı.

Esas mesele “Ekmek meselesi” dir.

Kimimiz sağcı oluruz, kimimiz solcu; kavgamız da olur çekişmemiz de, kime ne la! “Kol kırılır yen içinde kalır” diyebilecek erdeme sahip olmalıyız.

Velevki o erdeme sahip olmadık; dün, at pazarından at alır gibi amele etmek için insanımızı seçen emperyalist üst akıl, bugün farklı kriterlerle ve vaatlerle dikilir karşımıza...

Bi de kolaydır bizi kandırmak…

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page