Kemal Tahir…
- Birol Öztürk

- 28 Eyl
- 3 dakikada okunur

Kemal Tahir…
Bu, onun “yazar adı” dır. Yani “mahlası” dır.
Resmi kayıtlarda İsmail Kemalettin Demir’dir ve hepi topu altmış üç sene kalır şu kavanoz dipli dünyada, onun da on iki senesi mahpus; Çankırı, Çorum, Kırşehir ve Malatya cezaevlerinde koca bir on iki sene…
Suçu mu!

Kitap yazmak ve sisteme karşı, sistemin yüzüne yüzüne aykırı aykırı düşünmek ve düşündüğü gibi yaşamaya çalışmak…
Hangi sistem mi?
“Çok uzakta öyle bir yer var” dışındaki tüm sistemler.
“O yerlerde mutluluk var, bölüşülmeye hazır bir hayat var” dışındaki gelmiş geçmiş, evvel ahir tekmil sistemler.
13 Mart 1910 tarihinde doğan Kemal Tahir, 21 Nisan 1973 tarihinde ölür. O, imparatorluğu da emperyalist işgali ve yedi düvele “kapak olan” bağımsızlık savaşını da cumhuriyeti de ve cumhuriyete rağmen askeri darbeleri de gören, yaşayan o müstesna kuşaktandır.
Sahi şu “Kemal” adı ne kadar bereketli yahu; Mustafa Kemal, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yahya Kemal, Namık Kemal… Sadece tesadüf mü dersin, yoksa doğa bir mesaj mı vermiş…
Artık “Kemal” adı konulmuyor çocuklara ya da kimse kendine “Kemal” mahlasını yakıştırmıyor. “Kemaller” den sonra çok da tadı kalmadı zaten; belli ki devri kapananlar kervanına katıldık…
Kemal Tahir’in kitaplarını okudun mu?
Okumalısın.
Mesela bir “Karılar Koğuşu” nu “Esir Şehrin İnsanları” nı “Bir Mülkiyet Kalesi” ni “Yorgun Savaşçı” yı ve tabi ki “Devlet Ana” yı… Bence Kemal Tahir’in sembolü, imzası “Devlet Ana” dır deyip usuldan usuldan mevzuya girelim.
Rivayet odur ki; Kemal Tahir, Çorum Cezaevi’nde tüketmektedir cezasını. O zamanlar bırak yazar çizeri, memleketin yüzde doksanı okur yazar bile değildir. İş bir de cezaeviyse, kaleme kelama yaban oranı epeyce bir yüksektir. Böylesi bir devirde Kemal Tahir gibisi elbette farklı ve de saygın olacaktır. İnsan, başkalarının kendine karşı saygısını da sevgisini de kendisi tayin eder.
Tesadüf mü dersin, şans mı dersin, hikmet-i hüdâ mı dersin; cezaevi müdürü okumayı seven, entelektüel bir adamdır. İdaresindeki cezaevinde Kemal Tahir’in de yatıyor olmasından dolayı pek memnundur. Ucundan bucağından da olsa memlekette “liyakat” varmış demek ki. Müdür, Kemal Tahir’ e epey imtiyazlı davranır. Mesela, tek kişilik koğuş verir, daktilo, kâğıt kalem verir…
Kemal Tahir, kedileri çok sevdiğini ve bir kedi istediğini söyler müdüre.
Cezaevlerinde kuştan başka hayvan beslenip de çiçek büyütülmesine izin verilmez, nedense. Cezaevinin suçluyu ezayla ıslah etmek üzere icat edildiğini düşünürsek, bu türden yasakların, ıslah amaçlı ezanın bir parçası ya da gereği olduğu çıkarsaması yapılabilir. Bir diğer sebep, kedi köpek gibi hayvanların kuduz, uyuz gibi öldürücü ve bulaşıcı hastalıklara yatkınlığı olabilir…
Cezaevinde kuş beslenebileceğine dair yazılı bir mevzuat hükmü olmasına rağmen bir kedi, bir köpek neden beslenmez; yazılı bir şey yoktur. Oysa, cezaevinde, koca bir kafes içindeki insanın başka bir kafeste kuş beslemesi de pek manidardır…
Neyse…
Müdür, sokaktan bulduğu bir kedi yavrusunu tutar getirir ve Kemal Tahir’ e hediye eder. Kediye “Mahpus” adını koyar Kemal Tahir; aynıyla vaki…
Kemal Tahir, zamanın büyük bölümünü “kader mahkumu” sıfatından mahpuslara itiraz dilekçeleri yazmakla geçirir. Zekası kıvrak, kalemi güçlü ve bilgisi derin bu adam, öyle istidalar yazar ki icabında ipten adam alır. Ama sadece “kader mahkumları” için kullanır yeteneğini. Onun, adi katillerle, tavizci tecavüzcülerle, gaspçı hırsızlarla, esrar eroin satıcıları, pezevenk ve de gavatlarla işi yoktur…
Bir gün cezaevine bir mahkum getirirler… Tam üç kişiyi öldürmüş, hiç acımdan. Adı Yusuf da “İdamlık Yusuf” diye de hemen nam yapmıştır. Kemal Tahir için “uzak dur” statüsündeki suçlular arasındadır İdamlık Yusuf.
Bir gün avluda, havalandırmada, İdamlık Yusuf’un Mahpus’ la oynadığını görür Kemal Tahir ve ilgiyle, dikkatle seyreder… Keza Mahpus, sadece iyi insanlara, kader mahkumlarına yaklaşmaktadır. Kedi besleyenler iyi bilir; her kedinin huyu, sahibine benzer. Kemal Tahir, tereddütsüz çağırır Yusuf’u yanına ve hikâyesini kastederek “anlat bakalım” der.
Yusuf başlar anlatmaya… Böyleyken böyle der… O üç kişiyi ağanın oğlu öldürmüştür ve ağanın kulu bu gariban Yusuf’a yıkılmıştır cinayetler… Şimdi de boynunu beklemektedir yağlı urgan.
Kemal Tahir, oturur daktilonun başına ve öyle bir itiraz dilekçesi döşer ki, bizim İdamlık Yusuf tahliye olduğu gibi zalim ve şımarık ağa oğlunun daha pek çok cinayet işlediği de ihbar gibi ifşa olur.
Hayvanlara güvenin, inanın. Onlar, demirin tuncundan da insanın piçinden de iyi anlar, yeter ki onların dilinden anla, anlamak için çaba harca ve bir de oku, illaki “Kemal” leri oku…












Yorumlar