top of page

Adile Naşit ve Kuzucukları...

ree

Koca sırtlı, formika kasalı, siyah beyaz ve de tek kanal yayın yapan televizyonlar, ancak regülatör marifetiyle çalışabiliyordu. Philips, Grundig en bilindik markalardı ve malum olduğu üzere yabancı menşeiliydiler. İşte o yabancı menşeilikten ötürü de voltaj ayarlaması yapardı üzeri dantelle örtülü regülatörler.

Ülkenin kan kustuğu, yokluk, yoksulluk yıllarıydı ve Adile Naşit’in “Uykudan Önce” siyle huzura ererdi çocukluğumuz.

“Kuzucuklarım” derdi Adile Naşit, hepimize. Yalınayaklı çocukluğumu ayaklarından öperdi toprak. Küçücüktük, kuzucuktuk. Büyüdük, ayaklarımızdan öpen toprak beton, kuzucuklarsa, bazılarının tabiriyle, koyun oldu.

“Ali, Ahmet, Nergis, Lale, Oya...” diye bi sürü isim sayarak başlardı Adile Naşit... Herkesin bir bir adını söyleyerek çağırırdı da bi Allahın günü “Birol” demediydi, ona yanarım. Olsundu, varsın demesindi. O güzelim masalları dinlemekten, “Yakari” yi seyretmekten imtina edecek de değildim.

Salut Yakari!

Salut Yakari!

Adile Naşit, nasıl güzel bi yüzdü. Nasıl yufka, yumuşak ve narin bir yürekti. Sımsıcak bi ekmek gibiydi Adile Naşit, televizyonun, regülatörün üzerindeki danteldi, musluktan akan su, bir torba mandalina, tavada hamsi, kuzinede patatesti Adile Naşit. Yani ne yana baksam, ne yana koysam oydu Adile Naşit.

Ne bileyim işte ağrılarım, acılarım, eksiklerim, eksilerim olsa da çocuktum. Basit, sade ve sadece çocuktum. Herkes de çocuktu işte.

Sonra, dedim ya; büyüdük. Toprak, beton; kuzu, koyun oldu. Adamın biri çıkıp dedi ki ;

“O işler senin dediğin gibi değildi Adile Naşit”

“!”

“Sen televizyon ekranında sonu üç elmalı masallar anlatırken, bazı çocuklar kan ağlıyordu.”

Hoppala! Buyur burdan yak!

Ya da bi şey yakma dur biraz! Vay be! Ulan bu ülkede Adile Naşit’ten bile nefret edebilenler var be! Biz kim köpek!

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page