2024 TÜRKİYE’SİNDEN KALAN BİR MANZARA
- Birol Öztürk
- 8 Tem
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 20 Tem

Allah insanı eşref-i mahlukât olarak yaratmış.
Ona “sen insansın, hayvan değilsin” demiş.
“Sana iki ayak verdim. İnsan olacaksın, ayaklarının üzerinde duracaksın, yerden yemeyeceksin...”
Lakin yarattığı bu şerefli mahlukâta bir de kör boğaz vermiş. İşte o gün bugündür insanın şerefi bir kemikle sınanır.
Diyen Asım Bezirci’nin bu sözleri “açlık” üzerine duyduğum, okuduğum en güçlü tespitlerden biridir. Bu satırları her okuduğumda Tuncel Kurtiz’in sesinden de dinliyorumdur, hayalimde. Asım Bezirci, Tuncel Kurtiz sesiyle yazmış, açlığı ve fıtratı.
Asım Bezirci’yi 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaktı faşistler, biliyor musun! 66 yaşındaydı Asım Bezirci, katledildiğinde. O gün katledilen 33 kişinin en yaşlısıydı Asım Bezirci, şimdiki zamanlarda “yeni emekli“ çağı… 12 yaşındaki Koray Kaya, en ufağıydı katledilenlerin. Yaşasaydı Koray, 12 yaşında yolu faşizmle kesişmeseydi yani, şimdilerde 43 yaşında falan olacaktı. Kuvvetle muhtemel çoluk çocuğa karışmış, saçına sakalına hafiften aklar düşmeye başlamış olacaktı. Olmadı işte!
Açlığın tarifini ve tahlilini yapan, yapabilen o insanlar; açlığın ortadan kalkacağı, kaldırılabileceği yöntemi de sistemi de biliyordu ve katliâmlarına esas sebep de buydu.
İstiyorlardı ki hiçbir çocuğun, kadının karnında açlığı olmasın. Hiçbir erkeğin boynu bükük kalmasının ekmek davasında.
İstiyorlardı ki hiçbir erkek, hiçbir kadından daha mühim olmasın ve balık tezgahı misali cins cins, sınıf sınıf ayrılmasın insanlık.
İstiyorlardı ki, savaşlar olmasın, korkunç ve açgözlü…
Üretmenin esas olduğu, üretenin yöneten olduğu ve iktidar gücünün, üretimden beslenmesini istiyorlardı.
Onlar “istedi” onları istemeyenler, istedikleri gibi ve istedikleri biçimde yaktı, vurdu, astı, linç etti ve geldik bugüne.
ekmeği bol eyledik
acıyı bal eyledik
sıratı yol eyledik
geldik bugüne
ekilir ekin geliriz
ezilir un geliriz
bir gider bin geliriz
beni vurmak kurtuluş mu
Geldik bugüne… Elezağ’da bir yer, üzerinde “Elazığ Belediyesi” yazılı bir çöp konteynırı…
Belediyemiz çalışıyor!
Konteynırın önüne, yere, yer sofrasına oturur gibi oturmuş bir kadın. Başı ak yaşmaklı, rengi kaçmış pazen işlikli bir kadın... Çöpte bulduklarıyla karnını doyuruyor ve bu tablo “münferit” bile olmayacak kadar, olamayacak kadar insanlık onuruna ters… Daha da acısı, daha da vahimi, memleketin birçok yerinde benzer ve mübadili o kadar hikâye var ki.
İnsani şartlarda, insanca yaşamak “hak” tır. İnsana dair tüm haklar anayasal güvence altındadır. Hiç kimse, hiçbir sistem, hiçbir durum, hiçbir ceza, insani kriterlere aykırı hüküm içeremez, insani hakları ihlal edemez.
Biliyorum, buradan yürürsem çok ekmek çıkar ama ekmeğini, rızkını çöpte arayan bu çaresiz ve yoksul insanların ızdırabı adına kameti uzatmaya gerek yok.
Ha bu arada Elazığ Belediyesi’nin çöp konteynırından çıkanı yiyen kadının adı bilinmiyormuş. Buna sevindim! Bir kadın, bir insan şu hâle düşmüşse, zaten “adı yok” tur.
George Orwell “1984” adlı o muhteşem kitabının bir yerinde “aslında hiçbir şey yasadışı değildi. Çünkü artık yasa diye bir şey yoktu” der.
Sanırım kafi!
Yorumlar