top of page

TURİST OLMAK!

Güncelleme tarihi: 20 Tem

ree

Kısa bir memleket molası verdim bu yaz.

Deniz hâlâ masmavi, doğa kendisine o kadar kötülük yapmamıza rağmen hâlâ cömert!

O güzellikleri görünce insan “İyi ki geldim” diyor. Dostlarla kucaklaşmak, eski sokaklarda yürümek, geçmişin izlerini yeniden bulmak benim için çok kıymetliydi.

Ancak 36 yıldır ayrı olduğum memlekette, yüzümü gülümseten o anların gölgesine düşen şeyler de vardı.

İzmir, Antalya gibi şehirlerde plansız büyüme gözle görülür hâlde.

Şehirler artık nefes alamıyor gibi.

Peki duyan, gören yok mu?

Beton, doğanın ve şehrin ruhunun önüne geçmiş. Beton yapılaşma, estetikten ve yaşam kalitesinden daha çok önemsenmiş sanki.

Atina’ya gittiğimde gördüm, sordum; Akropolis’in silueti bozulmasın diye şehirde 17 metreden yüksek bina yapılmazmış.

Kaldı ki ülkemizde Akropolis’ten çok daha fazla silueti bozulmaması gereken eserler var!

Yetki sahipleri onlara gerekli saygıyı gösteriyor mu?

Oysa zengin bir medeniyetten...

 

FAHİŞ FİYATLAR…

Trafik keşmekeş, park yeri kâbus.

Hizmet sektöründe çalışan birçok kişi deneyimsiz, ilgisiz, eğitimsiz.

Ne yazık ki güleryüz, sorumluluk ve iş disiplini giderek kayboluyor.

Ve fiyatlar çok fahiş!

Orantısızlık kelimesi bile yetersiz kalıyor. Aynı hizmete, aynı mekânda, bir gün sonra bambaşka bir ücret ödemek mümkün.

Her şey var ama hiçbir şeyin hakkı verilmemiş gibi. İnsan aldığı hizmetin karşılığını sorgularken buluyor kendini.

…………………

Turizm bölgelerinde fiyatlar artık sadece yerli turistleri değil, gurbetçileri ve yabancı turistleri bile rahatsız edecek seviyelere geldi.

Eskiden Türkiye, “uygun fiyata kaliteli tatil”in adresi olarak görülürken, bugün konuştuğum birçok kişi ödediği bedelin karşılığını alamamaktan şikâyetçi.

Özellikle 2025 yazında bu durum daha da görünür hale gelmiş.

Sıradan bir sahil kasabasında kahvaltı 700–800 TL, bir dilim karpuz 150 TL, şezlong 1000 TL’ye kadar çıkmış durumda.

Hatta ben İzmir otogarında bir bardak çaya 50 TL ödedim.

Bu rakamlar artık Avrupalı turistin bile “Biz bile burada bu kadar ödemiyoruz” dediği seviyeye geldi.

Antalya havalimanında bir turist, bir şişe biranın 14 Avro olduğunun doğru olup olmadığını bana sordu!

Burada bir şişe su 100 TL, bir espresso 240 TL olmamalı!

Havalimanları dışında normal restoranlarda durum AB ülkeleri ortalamasının üzerinde!

Orada asgari ücretli en az 1800 Avro kazanıyor, ya bizde?

Bu fiyat artışının arkasında yalnızca ekonomik nedenler değil, derinleşen bir fırsatçılık anlayışı da yatıyor bence.

Sezonluk çalıştığı için bir sezonda maksimum kazanç elde etmek isteyen işletmeler, neredeyse “Ne koparırsam kârdır” mantığıyla hareket ediyor.

Oysaki bindiği dalı kesiyor!

Menüde olmayan fiyatlar, günlük değişen hesaplar ve hizmetle uyuşmayan bedeller artık norm hâline gelmiş adeta.

Bu böyle devam etmemeli!

Aksi halde 2024 yılında 61 milyar dolar gelir getiren turizm gibi 3 milyon insanımızın istihdam edildiği bu büyük sektör ağır darbe alır!

Diğer taraftan döviz bazlı fiyatlama da ister istemez yerli turisti ikinci plana ittiği gibi yabancı turistten daha fazla ücret talep ediliyor!

Bu ayrımcılık hiç mi hoş değil!

Birçok işletme fiyatlarını doğrudan euro/dolar olarak düşünüyor, TL karşılıkları ise astronomik seviyelere çıkıyor.

Bu durum artık gurbetçileri de zorluyor.

Eskiden “Memlekette tatil daha hesaplı” diye gelen birçok gurbetçi, artık Türkiye’de tatil yapmaktan vazgeçmeye, Akdeniz’de başka alternatiflere yönelmeye başladı.

Bu durumu kendi çevremden de gözlemliyorum!

 

NEREDE MİSAFİRPERVERLİK?

En üzücü olan ise bizim gibi misafirperver bir milletin içinde bunları yapanların çoğunlukta olması!

Böyle giderse gelecek yıllarda turizmde sürdürülebilirlik ciddi anlamda tehlikeye girebilir.

Türkiye’nin doğal ve tarihi zenginliği çok büyük ama bu zenginlik plansızlıkla, denetimsizlikle ve açgözlülükle hızla aşınıyor.

Buna kesinlikle dur denmeli, en yüksek perdeden!

Artık ciddi önlemler alınmalı.

Fiyat denetimleri artırılmalı, hizmet standardı yükseltilmeli, yerli ve yabancı turistin güveni yeniden kazanılmalı.

Yoksa elimizde kalan sadece manzaralar olacak; insanlar o manzaralara bakmaya gelmeyecek.

36 yıldır ülkesinde yüzlerce kişinin tatil yapmasına ön ayak olmuş biri olarak, benim ve benim gibilerin çabası da artık yetmeyecek!

Çünkü artık her turist sosyal medya aracılığıyla her şeyi görüyor!

 

UMUT…

Yine de umudumu kaybetmek istemiyorum.

Çünkü bu ülke güzel.

Çünkü insanıyla, doğasıyla, geçmişiyle hâlâ çok değerli.

Ama bu güzelliklerin sürdürülebilir olması için artık akılcı planlara, liyakate, eğitime ve sorumluluğa her zamankinden daha çok ihtiyacımız var.

Fiziki şartlar iyileştirilmiş, zaman zaman doğa da zarar görmüşken bu fırsatçılara göz yumulmamalı!

Bu ülkenin her bir bölgesi farklı güzel!

Yeter ki değerini bilip koruyalım!

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page