top of page

Ordu’nun Şehrengizleri: Talip Akçevre (Şarlo Talip)

ree

1942 Ordu  Selimiye Mahallesi doğumlu. Babası Avni Akçevre Postahanede tebliğ memuru. Talip, beş kız, üç erkek, sekiz kardeşin en küçüğü. Afacan, herkes tarafından sevilen, çok gülen, mahallenin en sevdiği bir çocuk.

O yıllarda sinemalarda ünlü komedyen Charlie Chaplin’in canlandırdığı “Şarlo” lakabını küçük Talip’e takmışlar. O lakap ömür boyu onun ön ismi olmuş.

Talip abiyi Ordu Gücü’nün kalecisi ve mahallemizin abilerinden olduğu için çok eskiden tanırım. O da bizi tanır ve sever. İş yerine ziyaretine gittiğimde, hoş beşten sonra üst katta kendi odasına çıkarttı. ‘Anlat’ dediğimde şaşırdı, ’Neyi’ dedi. ’Futbolculuk yıllarını’ dedim. ’Niye anlatayım sen biliyorsun her şeyimi’ dedi.

Ben biliyorum ama Ordu şehri ikiyüzbin oldu. Eski Ordu’yu bilmeyen binlerce Ordulu var. Onlara Ordu’nun geçmişini öğretmek eskiden nasıldık, şimdi nasılız. Tanıtım yapmak için bir yazı dizisi başlattım. Ordu’da futbol geçmişi ile de başladım, dedim.

Hoşuna gitti; “Güzel o zaman çayları söyleyeyim” dedi ve ben sordum o anlattı;

ree

 “Selimiye mahallemizi herkes bilmeli. Abi-kardeş ilişkisiyle, büyüğün küçüğü sevdiği, küçüğün büyüğünü saydığı değerleri yaşatan örnek bir mahalleydi. Futbol da en sevilen oyundu. Yeşilliği ve top oynama alanı bol olan bir mahalleydi. Abilerin kurduğu maçları yandan izler, kaçan topları tutar, göze girmeye çabalardık.

İlkokulu tüm Selimiyeliler gibi Gazi ilkokulunda okudum. Arkadaşlar hep birlikte oynaya zıplaya gider, ayni şekilde geri döner, her boş alanda top teperdik.

Merkez Ortaokulu’na geçtiğimizde, okuldan Millet Düzündeki abilerin maçlarını daha çok izleyip yeni kurallar ve hareketler öğreniyorduk. Ben mahalle ve okul maçlarında hep kaleye geçmeyi tercih ettim, oysa boyluydum. Çok iyi bir santrafor olabilirdim. 1957’de, 15 yaşında İdmanyurdu kalesi için bir teklif geldi. Ailemden gizli kabul ettim. Ali Ataoğlu ertesi sene 16 yaş Ordu Karması kalesini de bana teslim etti.

ree

 16 yaş gurup maçları için Amasya’ya gittik. Karşılaştığımız bütün takımları yenerek finali oynamaya hak kazandık.

Lapa lapa yağan karın altında Samsun takımı ile final maçına çıktık. 1-0 galipken dakika 89, Samsunspor’da bir dayı Necdet vardı. Sonraları Milli olmuştu. Eskişehir’in ve Milli takımın değişmez futbolcusuydu. Sağ taraftan kaleye bir orta yaptı. Ben topa yükseldim. Yüzde yüz alabileceğim bir top. Tam topu alacağım. Bizim tosbağa Güner altıma girdi. Heyecanla göğüs istopu yapacağım diye beni de sırtlayıp topu kaleye attı.

Ben sinirden yerdeki karlardan kartopu yapıp Güner’in suratına attım. Maç berabere. Santra oldu. Rahmetli Yalçın Nazlı Güner’e verdi. Güner bomboş Yüksel’e verdi alda atlık bir top, Yüksel boş kaleye atamadı.

Oyun bitti, şampiyonluk gitti. Averajla Samsun şampiyon oldu. O turnuvada Doğan Andaç hoca Fikret, Yalçın ve beni 16-17 yaş kampına Antalya ya çağırdı.

Bölgeler arası çok çekişmeli maçlar olurdu. Maç sonrası da çoğu zaman saha içi karışırdı. Genelde Trabzon ve Rize yenilgide ve beraberlikte hep kavga çıkartırlardı. O zamanlarda saha kenarlarında tel örgülerde yoktu. Güvenlik kuvvetleri gelene kadar üç beş yer veya atardık. Kavgadan herkes nasibini alırdı.

Ordu Gücü’ne transfer

Mahallemizdeki arkadaşlarım Ordu Gücü’nde oynuyorlardı. Beni de söylemişler, gittim Kulüp Başkanı İbrahim Alper(Baba) ile görüştüm. 500 lira alıp Ordu Gücü takımına transfer oldum. İyi paraydı.

Ordu amatör liginde 17-18 takım vardı. İki gurup yaptılar. Birinci gruptan biz çıktık. İkinci Gruptan Yolaç çıktı. İki maç yapıp Ordu Şampiyonu belirlenecekti. Yolaç müessese takımıydı. Her türlü devlet imkânları ellerindeydi. Devlet araçlarıyla antrenmana ve maçlara geliyorlar, en son moda eşofman, forma ve ayakkabılarla sahaya çıkıyorlardı. İyi de bir kadro kurmuşlardı. Dansöz Aydın, Arap Güner, Bızdırık Çoşkun, Çanga, Üç tane Giresunlu, Höllük Mehmet vs.

Kalabalık bir seyirci önünde ilk maçta 1-0 yenildik. Günümde olduğum bir maçtı. Yüzde yüzlük iki top çıkarttım. Sert oynayıp Murat Atacan’ı da sakatlamışlardı.

ree

Maç sonrası bizimle dalga geçtiler. Şampiyon gibi havalara girdiler. Maç gününe kadar hava attılar. Biz de hırs yaptık. Yağan yağmura rağmen deniz kenarlarında, Ordu Lisesinin önlerinde Emre Gülerin yönetiminde düzenli her gün antrenman yaptık.

Pazar günü güneşli bir havada maça çıktık. Stat tıklım tıklım doluydu. Tezahüratlar Ordu’yu inletiyordu. Veya bize öyle geliyordu. Heyecan tavandı. O zaman sadece şeref tribünü vardı. Kenarlar ve duvarlar seyirci doluydu.

ree

Tüm Ordulu sporseverlerin izlemeye geldiği Ordu derbisini, Kulüp Başkanı Mustafa Kalyoncu ve yönetim tel örgü arkasından seyrederken, antrenörlüğümüzü de yapan, bizde çok emeği olan, bizi maça hazırlayan Emre Güler Hocamız saha içinde maçı izliyorlardı.

ree

Maç başladı. Bizim Yener, Adnan, Giresunlu Şaban bir top oynuyor, tıkır tıkır paslar, arka arkaya çalımlar. Yolaç perişan oldu. Bütün seyirci lehimize tezahürat yapıyor. İlk devre 1-0 galibiz. İkinci yarı hakem bir de penaltı verdi. Stat yıkılıyor. Yener geldi vurdu, çataldan içeriye, 2-0.

Maç bu sonuçla bitsin diye dua ediyorum. Maçın 88. dakikası Yener İmamo Atilla’ya uzak köşeye bir top attı. Atilla bir çalım iki çalım ceza sahası içine girdi vurdu kaleciyi ters köşeye yatırdı; 3-0.

Seyircilerden sahaya atlayanlar oldu. Maç öylece bitti. Seyirciler bizleri omuzlarına aldı. Ordu’da şimdiye kadar olmamış bir kutlama yaşandı.

Yolaç seyircisi azınlıktaydı, genelde dairenin çalışanlarıydı. Sağı solu tekmeleyerek etrafa zarar vererek stadı terk ettiler. Biz o akşam geç saatlere kadar eğlendik. Kutlama yaptık. O günün parası adam başı da ellişer lira prim aldık.

ree

 Bizler amatör ruhla oynayan futbolculardık. Maç öncesi ve sonrası muhabbetlerimiz, yaptığımız şakalar, birlikte gezmelerimiz hepsi bize ayrı mutluluk veriyordu. Parayla alınamayacak şeylerdi. Her antrenman ve maç sonrası Hamama giderdik. Orada yapılan muziplikler. Takunya ve peştamallarla soğuk su savaşları, koro halinde şarkı, türkü ve marş söylemek ömre bedeldi.

O sene Erzincan Şekerspor’a Ordu karması olarak özel maç yapmaya gittik. O maçtaki güzel oyunumla orada kalmamı istediler, kaldım. Piliç Necmi, Ayva Şevket, Deli Mustafa ve ben birlikte transfer olduk.

Dört sene orada kaldım. Sonra Rizespor istedi, 15 bin lira transfer parası verdiler. İyi paraydı. Rahmetli Babam; ‘oğlum seni takip etmişlerdir. Parayı yatağın altına koy’ demişti.

İki sezon sonra tekrar Erzincan’a geldim. 33 yaşına kadar oynadım sonra futbolu Erzincanspor’da bıraktım.

Üç oğlum, iki kızım, üç torunum var. Kendime ait işyerimde Dünya çapında tanınan bir spor firmasının ürünlerinin Ordu Bayiliğini yapıyorum.

Bu güne kadar çok zor şartlar altında futbol oynadım. Beton gibi sert zeminlerde gol yememek için uçarak toplara atlayış yapıyordum. Şimdikiler yumuşak çim zeminde atlıyorlar. Her şeye rağmen tekrar dünyaya gelsem gene Futbolcu ve kaleci olmak isterdim. Futbol sayesinde ben oldum…”

Ordu futbol tarihinin unutulmazları arasında yerini alan Şarlo Talip abiyi kalesinde seyretmek zevk verirdi. Şimdi yıllar sonra onunla futbol sohbeti yapmakta ayni güzellikteydi.

Teşekkürler Talip abi. Ordu’ya futbolu sevdirdiğiniz yeni nesile güzel anılar bıraktığınız için…

ree
ree

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page