Ordu'nun Şehrengizleri; GÜNER ÇEBİ
- Yavuz KALYONCU

- 21 Tem
- 5 dakikada okunur

Ordu futbol tarihinde unutulmaz futbolculardan Güner Çebi, 1935 doğumlu. Dedesi Sadullah Çebi Araklı’dan Ordu’ya ilk gelenler arasında çalışkan bir esnaf. Evlatlarını ticarete yönlendirip başarılı olmalarını sağlamış. Güner Çebi‘nin babası Yakup Çebi kardeşi ile birlikte Ordu’nun ilk fındık kırma fabrikalarının işletmelerini yapanlardan. İşler bir müddet iyi gitmiş. Sonra aksilikler yaşanınca hayatın gerçekleriyle baş başa kalıp iyi günlerde aldıkları fındık bahçeleriyle bu günlere kadar namerde muhtaç olmadan gelmişler.


Çebi ailesi Zaferimilli Mahallesinde yerleşmişler. Baba Yakup Çebi’nin 4 Kız, 2 Erkek çocuğu olur. Abi “Kara Mehmet” Lakaplı Mehmet Çebi Ordu futbolunda efsaneleşmiş bir isim. Abi Mehmet, Güner’den on yaş büyük. Güner 1942-47 Cumhuriyet ilkokulunda okudu. Abi Kara Mehmet Spor Yıldızı takımında futbol oynarken Güner mahalle arkadaşlarıyla abisinin maçını izlemeye Millet Düzüne giderlerdi. O yıllarda futbolun çok sevilen bir oyun olması ve abisinin futbolculuğu herkes tarafından övgü ile bahsedildiği için, küçük Güner’in de ilgisini çekmiş abisi ile övünerek sınıf arkadaşlarıyla her fırsatta top niyetine tepmek için buldukları şeylerle maç yapmaya başlamışlar. oynadıkça güçlenmişler. İzledikçe uyguladıkça Futbolu öğrenmişler.


Vefa Kalmamış
Arkadaşım Murat’ın da babası olan Güner abiyi, bakım evindeki odasında ziyaretine gittim. Beni görünce gözleri parladı. Duygulandım. Ellerine uzandım öptürmedi. Elimi tuttu; “Hoş geldin Yavuz” dedi, gülerek. Hal hatır amcalarım abim derken; “Uzun zamandır kimse ile sohbet edemedim, durumu artık kabullendim. Araba çarptı bu hale düştüm” dedi. Ben, Eski futbolcuları yazıyorum, ilk aklıma gelen ilk beş kişiden birisin, dedim. Hoşuna gitti; “Her şey istediğim gibi olsaydı futbolda başarmak istediğim çok şey vardı ama olmadı” dedi ve devam etti;
“Bizim zamanımız farklıydı. İnsan ilişkileri daha önemliydi. Biz arkadaşlarımızla birbirimize çok bağlıydık. Milliyetçiydik. Milliyetçilik ailede başlar, sonra etrafındakiler, mahalledekiler, şehirdekiler, sonra Milletin diye genişler. Kartopunun yuvarlanması gibi yuvarlandıkça milliyetçilik yumağı devleşir. Biz birleştik mi kimse karşımızda duramazdı. Arkadaşlarımızla haberleşmeden birbirimizi görmeden yapamazdık. Şimdi yaşıyorum görüyorum. İnsanımızda Vefa kalmamış.
Kaçamak futbol maçları
Sahil yolu yapılmadan önce, eski parkın olduğu yer kumluktu, orada maç yapardık. Arkadaşım Siviş Ali(Karadağ), Mehmet Karadeniz, Neşet Yener, Oktay Arıkan(Tırt) ile mahalleden ve okuldan gelenlerle takımlar kurardık. Maç biter simidimizi, gazozumuzu alır deniz, kenarında temizlenip, silinip kurulanır, ertesi gün tekrar maç yapmaya gelirdik. Top sorun olmazdı her gün biri mutlaka top getirirdi. Ali Ataoğlu, Kamyon Kadir, Kanca Fuat, İsmet Furtun bizim maçları izlerlerdi.

Ticarette kazançla zarar kardeştir
Babamlar Fındık fabrikası işletirlerken, yakın köylerde yatırım yapıp fındık bahçeleri almışlardı. Çocukluk yıllarımız güzel geçti. Sonra ticaret iyi gitmedi. Babam; ‘ticarette karla zarar kardeştir’ derdi. Fabrika satıldı. Fındık bahçelerinin gelirleri ile namerde muhtaç olmadan bu günlere geldik. Güzel Ordu’da Orta Okulu başladım. Yaramazdım. Haklı olduğum yerde kimseden korkmam, top oynarken de ayağımdan biri top aldığı zaman kızar o topu geri alana kadar mücadeleye devam eder hiç çekinmeden kendimden büyüklerin ayaklarına bile sert girerdim. Birinci sınıfta okulu bıraktım.
On üç yaşımda Karadeniz Gücü’nde futbol oynamaya başladım. Arkadaşım Oktay Arıkan da İdman Yurdu’nda oynamaya başladı. Ama ben Karadeniz Gücü’ne ısınamadım. Necip abi(Ergen)beni Ocak Kulübü’ne aldı. Kısa zamanda Ordu Karmasına seçilmeyi başardım.
Ali Ataoğlu ve arkadaşlarıyla on üç yaşımda karmadaydım. İnanılmaz mutlu olmuştum. Onlardan çok şey öğrendim. Müsabakalar o yıllarda eski Millet Düzünde oynanıyordu. Zemin çok kötüydü. İlk zamanlar topa kafa vuramıyor, şut çekemiyordum. Ama aldığım topuda kimseye kaptırmıyordum. Çamurlu sahada top kovalarken, seyircinin’ Aferin şu çocuğa’ demeleri hoşuma gidiyor beni daha hırslandırıyordu.
Kaleci ile atılan gol
İleriye dönük orta saha oyuncusuydum. Topu keser, topu sürer, gol pasları atardım. Ocak Kulübü iyi takımdı. Her zaman şampiyonluk için sahaya çıkardık. 15 yaşıma geldiğimde, bir İdman Yurdu maçında, santrafor oynuyordum. İlk golü attım. Beraberlikte İdmanyurdu şampiyon oluyordu. Maçın hakemi, Trabzonlu Ordu Maliyesinde çalışan memur bir hakemdi. Ali Ataoğlu bizim kaleye bir şut çekti. Kaleci Keme Dursun topu yakaladı. Top kucağındayken Ali abi koşarak gelip kalecinin üzerine atladı topla beraber kaleci keme Dursun’u kale içine soktu. Laz Hakem faul vermesi gerekirken gol verdi. Saha karıştı. Belki de dünya futbol tarihinde hiçbir hakemin vermediği bir goldür. Sonradan öğrendik ki meğer hakem Ali abi ile Trabzon İdmanocağı’ndan takım arkadaşıymış. Birlikte futbol oynamışlar. Sonra memur olup Ordu maliyeye gelmiş. Ayni zamanda Ali abinin çalıştırdığı Park lokantasına düzenli gelen akşamcı birisiymiş. Hakkımız yenmiş maç berabere bitmişti. İdmanyurdu şampiyon oldu ve Trabzon’a Ordu’yu temsilen onlar gittiler.
1951, İş Bankası Şadırvanın yanındayken, bankada çalışan Şinasi bey, beni Samsun Fener’e almak için yanına çağırdı. İkna etti bana bazı kâğıtlar imzalattı. Samsun Fener’in Santraforu sarı Kemal, Yılmaz Ulusoy’un babalığı o da beni seyredip okey vermiş. Ama kulüp yetkilileri emin olmak için bizimle dostluk maçı yapmak, hem de Vefa maçı öncesi takıma yeni transferler kazandırmak için bizi Samsun’a davet ettiler. Giderken Ali Ataoğlu ve Alano Murat da bizim takımla birlikte geldiler.
İlk maçımız 19 Mayıs kulübüyleydi. Takımı Ali abi yaptı. Beni sağ beke koydu. 19 Mayıs’ta meşhur Galatasaraylı Milli Mehmet Ali sol açıkta oynuyor. (Beden eğitimi öğretmeni) ‘Sen onu tutacaksın’ dedi. Adama adım attırmadım. İlk yarının sonlarında bir pozisyonda geç kaldım. Adam uzaktan bir vurdu. Kalede Alano Murat vardı. Topa bakakaldı. İkinci yarı bizde bir tane attık. Maç 1-1 bitti.
İkinci maç Samsun Fenerle idi. O maçta orta sahada oynadım. Onların takımında eski Fenerbahçeli Kaleci Cihat, sol bek Ahmet, forvette yine eski Fenerli Murat 2-1 mağlubuz. Devre arasında Ali abiye yalvardım. Abi beni serbest bırak, ya gol atarım, ya da gol attırırım. Yenilmeyelim bunlara dedim. Dostluk maçı da olsa yenilmeyi hazmedemiyordum. Sağ açımızda terzi Fikri(Altuntaş)vardı. İyi topa vururdu. Sol açıktan topu sürdüm sıfırdan topu Fikri’ye kestim. Fikri sert vurdu; 2-2 oldu. Maç o sonuçla bitti. Beni bir kenara çekip; ‘artık bizimlesin’ dediler. ’Seni bütün yönetim beğendi, Şinasi beyle haber göndereceğiz’ Dediler.
Ordu’ya döndük. Ordu’da Kuyumcu Altınel’lerin küçük kardeşi Metin bizim Ocak Kulübünde sol haf oynuyordu. Ona Samsun Fener ile anlaştığımı söylemiştim. Metin de gidip rahmetli abime söylemiş. Bende sahipliğini Dursunoğlu Hasan Çebi, Muammer Çakmak ve Veysel, Abdullah Akgün’lerin yaptığı yazlık Zafer Sinemasında makinistlik yapıyorum. Bir Pazar günü gişede bilet satıyorum. Abim ile İzzet Tilki birlikte yanıma geldiler. Kapıyı kapattılar. Abim; ‘Samsun’a gitmene izin vermiyorum. Yaşın daha 16 ben bırakmam. Babama da bıraktırmam’ dedi. ‘Abi bırak gideyim, Samsun Fener büyük takım, şansım orada daha da açılır’ Dedim ikna edemedim. Yaşım küçük olduğu için attığım imzanın da bir hükmü yokmuş. Planlarım bozulmuş, hayallerim yıkılmıştı.
O sene yine Ocak’ta kalmıştım. Bir antrenman maçında ayağım kırıldı ve çok sevdiğim futbolu bırakmak zorunda kaldım. Askere gidene kadar takıma yardımcı hocalık yaptım. Sonra Kütahya’ya askere gittim.
Orduspor yönetim kurulu üyesi
1955 Ocak Kulübüne çok futbolcu kazandırdım. Mahalle aralarında yapılan maçları izleyip iyi futbolcuları, Ocak Kulübüne getirip lisans çıkartıyordum. Sol açık dansöz Aydın ve Ohannik Bakır da onlardandı. Ocak Kulübünü şampiyon yapamadım. 1967 yılında Orduspor’un kurulmasında da hizmetlerim vardır. İlk yönetim kurulunda kurucu üye olarak görev aldım. İl dışındaki maçlara genelde hep gitmişimdir. Futbolcular beni sayar severlerdi.

Esnafspor’un Kulüp Başkanı Olgun Akın’dı, 1967-68. Yanıma geldi; ‘Abi takım sana teslim. Bu takımı çalıştır’ dedi. Kıramadım. Orduspor’a olan görevlerimi aksatnadan, o sene Esnaf spor’u çalıştırıp şampiyon yapıp Samsun’a gittik. Başarılı olamadık. Bıraktım…”

Aralık 2020, vefat
İki oğlu bir kızı olan, aktif futbol hayatı bir hazırlık maçında ayağının kırılmasıyla kısa sürmesine rağmen, futboldan kopmayan, yaratıcı taktikleriyle oyunu değiştirmesiyle bilinen Ocak Kulübü denilince ilk akla gelen isimlerden Güner Çebi amcamız, benim bu yazıyı yazdığım 2017 yıllarında Sağra tesisleri karşısındaki bakım evinde yaşıyordu. Yazımdan sonra sevenlerinin ziyaretci akınına uğrayan Güner Abiye haberinin çıktığı Ordu Hayat Gazetesini götürdüğümde çok teşekkür edip, gülen yüzünde güller açmıştı. Üç yıl sonra 2020 yılında hakkın rahmetine kavuştu.
Mekanın Cennet olsun Güner Abi. Ölümünden yedi ay sonra oğlu Prof. Dr. Murat Çebi de vefat etti. Mekanları Cennet olsun.
Rahmetli Güner Çebi albümüne arşivimden bulduklarım



Not : Sahil yolundaki fayton fotoğrafı ; O. Ümit Felek arşivinden alınmıştır.












Yorumlar