Gurbetçi Olmak Zor Zanaat!
- BAYRAM AYBASTI

- 19 Tem
- 3 dakikada okunur

Almanya’da uzun yıllardır yaşayan biri olarak, aynı zamanda Alman sivil toplum kuruluşlarında ve siyasi platformlarda aktifim.Hem burada Türk toplumunun haklarını savunmaya çalışıyor, hem de Türkiye’nin dışarıdaki sesi olma sorumluluğunu taşıyorum.
Bu mücadelede yalnız değilim. Benim gibi binlerce kişi, sessiz ama kararlı bir şekilde aynı yolda ilerliyor.
Ancak bu çabanın Türkiye’de yeterince bilinmediğini ve çoğu zaman da görmezden gelindiğini üzülerek söylemeliyim.
Türkiye kamuoyunda hâlâ "tipik gurbetçi" algısı baskın.
Dileğim: Genellemeyin! Gerçek çok daha farklı.
Ordu’dan Almanya’ya Sessiz Göç
TÜİK 2023 verilerine göre, Ordu nüfusuna kayıtlı 1.578.867 kişi bulunuyor. Ancak Ordu’da yaşayan kişi sayısı sadece 681.573.
Yaklaşık 850 bin Ordulu, Türkiye’nin diğer illerinde veya yurt dışında yaşıyor.
Bu da gösteriyor ki, çoğumuz — ekonomik nedenlerle — Ordu’nun dışında, hatta Türkiye’nin dışında hayat kurmak zorunda kaldık.
Sessiz Ama Etkili Bir Güç
Almanya’da yaklaşık 4 milyonu aşkın gurbetçi yaşıyor. Bunlar arasında binlerce Ordulu da var.
İlk kuşak göçmenler, çifte vatandaşlar ve Almanya doğumlu yeni nesil Türk gençleri...
600’ün üzerinde Türk sivil toplum kuruluşu, kültürel etkinliklerden insani yardıma kadar çeşitli alanlarda aktif olarak çalışıyor.
Çoğu kişi burada sadece para kazanmakla kalmıyor; aynı zamanda zamanını, emeğini, heyecanını bu toplumsal çalışmalara adıyor.
Yüzlerce gurbetçi, Alman siyaseti içinde milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi veya parti temsilcisi olarak görev yapıyor.
Bu insanlar burada yan gelip yatmıyor; çalışıyor, üretiyor, temsil ediyor.
Misafirperverliğimiz Bitmedi
Burada yaşayan bizler, Anadolu kültürünü unutmadan, her yıl Türkiye’den gelen binlerce öğrenciye, işçiye, iş insanına, hastaya ve ziyaretçiye gönüllü olarak yardımcı oluyoruz.
Evlerimizde misafir ediyor, ihtiyaç duydukları her şeyi temin ediyor, tercümanlık yapıyor, resmi işlemlerinde rehberlik ediyoruz.
Tüm bunları karşılık beklemeden yapıyoruz.
Ama bu yardımlar, Türkiye’den çoğu zaman görünmüyor.
Yazın memlekete gelen “lüks araçlı Almancı” algısıyla anılmak istemiyoruz!
Sınır kapılarında, havaalanlarında bizi güler yüzle karşılayan memurlar görmek istiyoruz.
Yorgun, gergin bakışlar değil...
Bir “Hoş geldiniz, memlekete sefalar getirdiniz” demeleri yeter!
Türkiye’ye Ekonomik Katkımız Büyük
Gurbetçiler, Türkiye için sadece kültürel değil, ekonomik açıdan da stratejik bir güç.
Yıllardır milyonlarca Avro/Dolar döviz gönderildi.
Yüz binlerce gurbetçi, Türkiye’de ev aldı, arsa yatırımı yaptı, işletme kurdu ve vergi mükellefi oldu.
2023 Kahramanmaraş depreminde, Avrupa’daki Türkler milyonlarca Euro yardım topladı, yüzlerce TIR yardım gönderdi.
Eğitime destek olan, burs veren, sosyal yardım yapan binlerce kişi var.
Ama hiç sorduk mu: Türkiye’den Avrupa’ya “ihtiyacı var” diye para gönderen var mı?
Almanya’daki Etkimiz Hafife Alınamaz
Almanya’da 100.000’den fazla Türk işletmesi var.
Yıllık toplam cirosu 60 milyar Euro’nun üzerinde.
500.000’den fazla kişiye doğrudan istihdam sağlanıyor.
Yeni kuşak Türk-Alman gençleri yazılım, teknoloji ve e-ticaret alanlarında start-up’lar kurarak başarı hikâyeleri yazıyor.
Bu insanlar, Almancı değil; emekçi, üretici, girişimci!
Önyargılar Neden?
Türkiye’de hâlâ şu klişeler dolaşıyor:
“Türkçeyi unutmuş”, “kendi havasında”, “şımarık gurbetçi”...
Oysa gerçek şu:
Benim gibi milyonlarca gurbetçi, Türkiye için gece gündüz çalışıyor.
Hem burada hem orada hayatı omuzluyor.
Ne Tam Buradayız, Ne Tam Orada…
Bizler Türkiye’den kopmadık.
Ama buraya da tam olarak ait değiliz.
İki dünya arasında sıkışmış olabiliriz, ama yüreğimiz her zaman Türkiye’de.
Sadece tanınmak, anlaşılmak, insan olarak saygı görmek istiyoruz.
THY ve Cenazeler…
Ben 36 yıldır Almanya’da yaşıyorum. İlk gelişim tam 65 yıl öncesine dayanıyor.Bu topraklarda çocuk büyüttük, çalıştık, yaşlandık. Ama aklımız hep memlekette kaldı.
Ne zaman bir sevdiğimizi kaybetsek, içimize başka bir acı çöküyor. Çünkü sadece burada birini kaybetmiyoruz, aynı zamanda Türkiye’deki sevdiklerimize “son görev”i yapma telaşı başlıyor.
İşte o zaman THY bizim için sadece bir hava yolu değil, adeta vatanın kapısı oluyor.
Logosunu gördüğümüzde içimiz ısınıyor.
Ama cenazelerimizi taşımak istediğimizde anlayışlı bir yaklaşım göremiyoruz.
Fiyatlar fahiş.
Yıllarca döviz gönderen, vergi ödeyen, tatil sezonlarında uçakları dolduran bizlere bu konuda özel bir tarife uygulanamaz mı?
Biz para istemiyoruz.
Sadece anlayış, biraz memleket sıcaklığı…
THY neden bize “Sen yalnız değilsin kardeşim” demiyor?
Bu konuda defalarca yazdım, dönüş alamadım.
Son görevimizi yaparken yalnız bırakılmak istemiyoruz.
Acaba bir duyan olur mu sesimizi?












Yorumlar