top of page

Futbolcu Yücel kardeşler

Güncelleme tarihi: 20 Tem

Ordu’nun Şehrengizleri: Üç Kardeş Futbolcu Gale Gale Ferhat, Malak Yener Ve Yılmaz Yücel

ree

Gale Gale Ferhat

Türk futboluna sporcu yetiştiren Ordu’nun futbol tarihinde gençliğimizin unutulmaz isimleri arasında olan, amatör futbolda Bebek Ali, Domuz Ali, Alano Murat,  Necip Ergen, Gambilo Vedat Karlıbel gibi kaleciliği sevdirip kalesinde devleşen iki rahmetli büyüğümüz; Ferhat Ömür ve kardeşi Malak Yener ile bir golcü büyüğümüz Yılmaz Yücel’in yaşantısından bahsedeceğim.

ree

Ordu futboluna çok futbolcu yetiştirmiş bir mahalle olan Selimiye mahallesinde doğup büyüdüler, Ferhat ve Yener abiler. Lakaplarıyla sevildiler. Diğer kardeş Yılmaz abi de uzun boyu gösterişli fiziği ile hücumda attığı gollerle futbol geçmişimizde iz bırakanlar arasına girdiler.

ree

Gale Gale Ferhat Ömür

1927 Ordu Selimiye Mahallesi doğumlu. Babası Terzi Murat Ömür Annesi Ulubey ağalarından Durak köylü Murat-Osman ve Mesut ağaların(Yurdakul)kız kardeşi. Selime Hatun.  

ree

Selime Hatun; eskilerin Çabbar dediği türden becerikli, herkesin sevdiği saydığı bir hanımefendi. İlk eşi Murat Ömür, genç yaşında 1939 yılında vefat edince Ferhat küçük yaşta abisi İbrahim ile birlikte evi geçindirmek annesine ve kardeşlerine bakmak için çalışmak zorunda kaldı.

Seyyare, Kıymet, İbrahim, Ferhat dört kardeştiler. İbrahim ve Ferhat ailenin geçimine katkı olsun diye küçük yaşta çalışmaya başladılar. İbrahim terzi yanında işe başlarken, Ferhat dondurmacı çırağı oldu. Bir süre sonra aile büyükleri dul kalan annelerini, inşaat ustalığı yapan Kazım Yücel ile evlendirdiler. Kazım usta evli olmasına rağmen, Selime hatunun çocuklarına hiç üveylik yaşatmadan, çalışıp evin geçimini üstlenir. Zamanla Selime Hatunun bu evlilikten de Yener, Işıl, Yılmaz adında üç çocuğu daha olur. Kocaman sevgi dolu bir aile olmuşlardır.

Ferhat daha sonra farklı işlerde çalışır. Okulunu da ihmal etmez. Her Selimiyeli gibi İlkokulu mahalle arkadaşlarıyla birlikte Gazi ilkokulunda bitirir. Zamanın en sevilen oyunu olan futbolda, mahalle aralarında yapılan maçlarda kaleci olarak tercih edilen aranılan bir sporcu olmuştu.  

Gale gale lakabı

Yiğit lakapsız olmaz, lakabı ile anılır, derler. Babacan tavrı ile kendinden ufaklara sevgi dolu olduğu kadar büyüklerle de çok güzel arkadaşlıklar kurmayı başarırdı. Herkesle dost olan Ferhat maçlarda kaleden oyunu yönetir. Hücumda şut çeksinler diye “Gale gale” diye arkadaşlarına çağrı yaparken, defansta(savunma) sıkışan arkadaşlarına da geri pas verip kurtulsunlar diye “gale gale” diye bağırırmış. Bu sözü ona lakap olarak takmışlar. “Gale gale” geldi, “gale gale” gitti derlermiş zamanla, Ferhat ismi hiç kullanılmamaya başlanmış. Terzi yanında da çalışmayı deneyen Ferhat abi, kışın en geçerli eğlencelik olan kestane satarken, yazları da dondurmacı yanında çalışarak yapmasını öğrendiği dondurmayı satmaya başlamış. Bu meslekler onunla özleşmiş. 

ree

ree

Önce Ocak Kulübünde kaleci olarak amatör futbola başladı.

Unutulmayan bir futbol anısını lise yıllarında amcaları gibi kalecilik yapan tarih öğretmeni Hüseyin Ömür’den dinledim;

“Komşu illerin başarılı futbol takımları birbirleriyle çok çekişmeli geçen maçlar yaparlardı. O maçlardan biri olan Trabzon İdman Ocağı ile yağmurlu bir günde yapılan maçtı. Rakip takımın yaptığı bir hücumda hakem kaleye 30 metre mesafede bir faul düdüğü çaldı. Ahmet Suat Özyazıcı serbest vuruş atışında yağmurda ve çamurdan ağırlaşıp sertleşen topa geri geri açıldıktan öyle sert bir vuruş yapmış ki, baraj yapmış olan santrada oynayan Alano Murat, o günlerin malum şişirmeli, memeli, ıslandıkça ağırlaşan yamalı meşinden yapılan topun önünde, durduğu barajda üzerine son hızla gelen toptan zarar görmemek için eğilince, top direk kaleye sağ alt köşeye gitti. Eldivensiz bir şekilde kalecilik yapan Ferhat amcam golü engellemek için topa uçtu. Parmakların direnmesi ağırlaşan bir gülle gibi gelen futbol topunun kaleye girişini engelleyemedi. Gol oldu. Ferhat amcamın da iki parmağı kırılmıştı.”

ree

Ordu Gücü ile güzel yıllar

Ferhat abi, kalesinde güven veren, iyi bir kaleciymiş. Ocak Kulübü Başkanı İbrahim Alper başkanlık seçimini Kemal Maden’e kaybedince kızıp, arkadaşlarıyla birlikte Ocak Kulübü’ne rakip olarak Ordu Gücü Kulübünü kurmuş, 1958. Yeni kulüp Ordu Gücü’nün kalesi Ferhat Ömür’e yani gale gale Ferhat’a teslim edilmiş. 

ree

Kulüp başkanı ve yöneticiler Ferhat’ı çok seviyorlardı. Lokantanın üstünde kulübün lokali vardı. Lokalin işletmeciliğini Ferhat’a verdiler. Kahvehane olarak işletilen mekân, şehir merkezinde eski renkli bahçe sineması arkasında ve Merkez karakolu yanındaydı. Ordu Gücü futbol takımı Selimiye mahalle gençlerinin çoğunlukta olduğu bir takımdı. Taraftar olarak ta Selimiyeliler hep Ordu Gücü’nü destekliyorlardı.  

Küçük kardeşi Yılmaz da fizik olarak güçlenmiş forvette aranan isimler arasında yer almıştı.  

ree

ree

ree

ree

ree

ree

Seneler futbolculuk, iş hayatı, büfe işletmeciliği, yan işlerle mücadele ile geçerken, ekmeğinin peşinde olan herkesin sevgilisi Ferhat Ömür Nizamettin Mahallesinin Güllü Dedesi Sakaro Ahmet’in kızı Sebahat hanımla evlenir. Gülseven, Gülderen, Gülgonca, Murat ve Telat, beş çocukları olur. Evlilik ve çocuklar Ferhat abiye artı sorumluluk getirince önce Akın Fırını arkasında dondurmacılık yaptı. Sonra Merkez Ortaokulu büfesini alıp işletmeye başladı. Ardından Sebze pazarı girişinde PTT binası yanında bir dükkân kiralayıp manavlığa başladı. Bir müddet sonra da kamyonet alıp sebze meyve nakliyeciliği yapmaya başladı. Uzak yol seyahatlerinde aksayan kaleciliği Ordu Gücü yönetimini yeni bir kaleci aramaya mecbur bıraktı ve İmam lakaplı Atanur Güneysu Ordu Gücü’nün yeni kalecisi oldu. Bu durum Gala Gala Ferhat abiyi üzse de yapacağı bir şey yoktu. 

ree

ree

Ordu Gücü’nün her maçını saha kenarından takip etti. Hiçbir maçını kaçırmadan fanatik bir taraftar oldu. Saha kenarından, tribünden yine yerinde müdahaleleri yaparak “GALE GALE” diye bağırmalarına devam etti. Çocukları ve torunları ile hayat mücadelesine sevdikleriyle birlikte devam ederken, 2001 yılında 69 yaşında vefat etti. 

ree

ree

Kızı Gülderen hanımı ziyaret ettim. Eski futbol fotoğraflarından varsa görebilir miyim, dedim. Gülderen hanım; “Yavuz bey babamın sağlığında evi su basmıştı. Yerde valizde bulunan eski futbolla ilgili fotoğrafları da ıslanıp zarar görmüştü. Rahmetli Babam; ’Gün gelecek bir gün sizden bu fotoğrafları isteyeceklerdemişti.

Hem kızmış, hem de en sevdiğini kaybetmişçesine üzülmüştü. “Doğru söylemiş o gün bu günmüş” dedi. Duygulandı. Ben de Ferhat amcayı doğrulamanın mutluluğu ile hüzünlendim. Ürperdim. Sevgili Ferhat amca Ruhun şad, mekânın Cennet olsun. Sular altında kalan spor arşivleri onlar da yoktu ama ben uzun yıllardır yazdığım eski futbolcuların hayatından çoğalttığım fotoğraflarla koca bir albüm oluşturdum. Onların arasından yazı içinde ve devamında rahmetli Ferhat abi ile olanları takdim ediyorum. 

ree
ree

Ferhat Ömür’ün aile albümünden

Yener Yücel, Nam-ı diğer Malak Yener

ree

33 yaşında bir trafik kazasında aramızdan ayrılan rahmetli Yener Yücel, Aktif ticaret hayatı, kalesinde devleşen sporculuğu ile futbol severlerin; “Bir de kaleci Yener vardı” dedikleri bir mahalle abimizdi.

1941 doğumlu Yener Yücel, annesi Selime Hatunun ikinci eşi olan babası inşaat ustası Kazım Yücel’in büyük oğluydu. Çocukluğu Selimiye mahallesinde mahalle aralarında büyük küçük herkesle futbol oynayarak geçti. Abisi Ferhat’ın kalede sağa sola uçarak golleri engellemeleri ve izleyenler tarafından alkışlanmalarından etkilenerek kaleci olmaya karar verdi. Korkusuzca sert zeminlerde uçuyor, kaleciliği kimseye bırakmıyor, her kurulan çift kale maçın değişmez kalecisi oluyordu. Bütün Selimiyeliler gibi (Şarlo Talip, Racon Kemal, Çetin Gürsoy, Uçman Türközer, Tavukçu Mustafa, Hayri Ertürk) ile birlikte öğretmenleri Sabiha Bacınoğlu’nun talebesi olarak o da Gazi ilkokulunda okudu. Gazi yokuşuna tırmanmak haftanın beş günü tırmanıp inmek yeterince antrenman oluyor, bacak kasları güçleniyordu. Akranlarına göre daha iri gösteren fiziği ile okulda sınıf maçları ve mahalle maçlarında kaledeki yerini alıyor, kalede devleşiyor, müthiş kurtarışlar yapıyordu. 

ree

Malak Yener

Amatör olarak daha önce abisi Gale gale Ferhat’ın koruduğu Ocak Kulübü kalesine geçmesini istiyorlardı. Abisi Ferhat kardeşinin kendi ayrıldığı Ocak’ta oynamasını istemiyordu. Araya girenlerin Ferhat abiyi ikna etmesi sonunda Ocak Kulübü kalesine Yener Yücel geçti. Ocak Kulübü başkanlığına Cevdet Ergen gelmişti. Yener, anlamsızca takılan lakap modasından oda nasibini almış. Akranlarınca iri fiziği ile sağa sola gelen topları uçarak yakalayıp sonra yerden ağır ağır kalktığı için hakemlerden biri; “malak gibi yatma topu biran önce oyuna sok” dediği için bu lakabın konulduğu söyleniyor. Bizde uygun bulduk. O yıl kalede gösterdiği başarı sonunda il karmasına seçildi. Başarılı bir koca yılın arkasından, ikinci yıl kendisini çok isteyen Kara Ali’nin gayretleriyle İdman Yurduspor Kulübü kalesini Osman Aydın’dan teslim aldı.

ree

ree

ree

ree

ree

Gülyalı'dan Nuran hanım ile evlendi. Üç çocukları oldu; Aşkın, Yıldız, Barış.(Yılmaz Yücel Genç yaşında ölünce oğlu Barış’ın İsmi Yener olarak değiştirilir).

Rahmetli Yener Yücel girişken hareketli yapısı ile farklı iş dallarında ticaret yaptı. Yazlık Yıldız Bahçe sinemasının büfesinin işletmeciliği ile başlayan ticaret hayatına, Denizciler Dondurmasında Yılmaz usta ile Dondurmacılık, Paşabahçe cam ürünleri bayiliği, züccaciye dükkanı, Pertek, Yücel Gazozları imalatı, Plak dükkanı, Beyaz Eşya dükkânı, her türlü kahvaltı ürünlerinin bulunduğu şarküteri dükkanı ve sonrası Merkez Ortaokulu karşı köşe başında Güneş gaz bayiliği.

Az zamanda bunca işi yapmayı başaran Yener Yücel 1974 yılında geçirmiş olduğu elim bir trafik kazası sonrası aramızdan ayrıldı. Kaza haberi Urfa’dan geldi; “İdman Yurduspor Kulübünün sevilen kalecisi, İbrahim Ömür’ün, Gale Gale Ferhat’ın kardeşi, Yılmaz Yücel’in abisi, Aşkın, Yıldız ve Barış’ın babası, Nuran Yılmaz hanım efendinin sevgili eşi Yener Yılmaz vefat etti” haberi tüm Ordu’da duyuldu.

Ordu futbol tarihinin ve ticaret hayatının renkli bir siması erken yaşta sevenlerini öksüz bıraktı. Tüm sevenlerinin başı sağ olsun, mekânı Cennet olsun.  


ree

YILMAZ YÜCEL

1942 doğumlu Yılmaz abi ile iş yerinde karşılıklı kahvelerimizi yudumlarken abilerini,  Ordu’da futbol dolu güzel günleri ve Selimiye mahallesini konuştuk;

“Selimiye Mahallesi bizim çocukluğumuzda herkesin birbirini tanıdığı, yardımlaştığı, özü sevgi olan, saygıyı birbirlerine gösteren, küçüğün büyüğü saydığı, büyüğün küçüğü sevdiği, herkesin selamlaştığı, bir mahalleydi.

Ortaya konulan siniden tencereye uzanan on kaşığı düşün. Bizim evin hali akşamları böyleydi. Pancar ve ısırgan çorbası en çok hatırladığım, tadını unutamadığım yemeklerdendi. Her zaman bu gerçekleri konuşur, geçmişimizle gurur duyarım. Annem, babam ve kardeşlerim. Benim kalabalık ve güzel ailem.

Selimiye mahallesinde gençliğimizin en sevilen oyunu futboldu. Kız kardeşlerimizin kapıda ip atladığı zamanlarda biz erkekler bulduğumuz irili ufaklı herhangi bir topun peşinde maç yapardık.

İlkokulu abimler gibi Gazi İlkokulu’nda okudum. Üzerimde çok emeği olan iki öğretmenimi hiç unutamam, mekânları cennet olsun; Sabiha Bacınoğlu ve Hatice Gürsoy… Çalışkanlığımı ikisi de keşfetmiş ve öğrenmede zorluk çeken diğer arkadaşlarımıza ders vermem için beni görevlendiriyorlardı. Bu şekilde bilgilerim daha da pekişiyordu.

Ortaokul günlerimizde o yılları temsil eden meşhur unutulmaz şapkalar ilk akla gelen. Sonra okul bahçesinde oynanan futbol, voleybol, basketbol oynadığımız güzel yıllar.

Boyum akranlarıma göre çok daha uzun olduğu için göze batıyordum. Üst sınıftaki abiler kendi aralarındaki oyunlara beni de aralarına alıyorlardı. Futbol topu ile tanışmam o yıllarda oldu. Millet Düzü’nde oynadığımız bir mahalle maçında dikişli içi şişirme lastikli memeli, dışı meşin çamurlu sahada oynadıkça su çekince ağırlaşan cinsten. Topu ayağıma alıp sürmek bile imkânsızdı. Şut çekmeyi siz düşünün artık. İlk şut çekmemde topa takılıp düşmüştüm. Boyuma göre gücüm topa yetmemişti. Sonra oynadıkça alıştım, sert şutlar atmaya başladım. Sonra lise tahsili. Meslek öğrenip hayata erken atılmak için Erkek Sanat Okuluna kayıt yaptırdım. Sporun her türlüsü ile burada tanıştım. Uzun boyumla basketbolda ve voleybolda da başarılıydım. Beden Eğitim öğretmenimiz Fevzi Bey bize çok emek verdi.  Futbolculuğum için önemli gelişmeler kazandırdı. Önümü açtı. Kendime olan güvenim arttı. Okul takımına seçildim. Uzun boyumla kafa ile kornerden gelen, yandan gelen toplar hep benimle buluşuyor bende goller atıyordum. 

ree

ree

ree

ree

Okul takımında oynadığım ilk maçta yenilmeyen Ordu Lisesini 1-0 yendik. Orduda bu maç çok konuşuldu. Kara Ali bizim takımdan benimle birlikte dört kişiyi Ordu genç karmasına

aldı. Genç karmayla da çok iyi maçlar çıkarttım.  

ree

Rakiplerin sıçrayarak vurduğu toplara ben sıçramadan vuruyordum. Güzel gurur verici arkadaşlığın menfaate dayanmadığı günlerdi. Daha sonra Beden Eğitimi öğretmenimiz Fevzi Bey, okul takımındaki arkadaşlarımla birlikte beni, kendisinin çalıştırdığı, kulüp başkanlığını Dağıstanlı kuyumcu Cemal Beyin yaptığı Karadeniz Gücü takımına aldı. Hafta içi okulda basketbol, Voleybol oynayıp hafta sonları futbol oynuyorduk.  

ree

1959 sezonunda Karadeniz Gücü ile İdman Yurdu Ali Ataoğlu başkanlığında birleşerek Karadeniz İdmanyurdu’nu oluşturdular. İki takım birleşerek daha da güçlenmiştik. Ordu amatör lig şampiyonu olup gruplara katıldık. 

ree
ree

1959 Lise son sınıftaydım. Futbola ara verip Üniversite sınavlarına hazırlanmak için, Vonalı Cihan Hamsici’lerin evinde beş altı kişi kamp yaptık. Hocamız aramızda kolej eğitimi almış Turşu Kemal’di(Kemal Karlıbel). Bize katkısı tartışılmazdı. On beş gün kamp yaptık. Sıkı ders çalıştık. O gruptan dört arkadaş kâğıtçılık yüksekokulu sınavına katılmak için İzmit’e gittik. Okulu bitirince de kâğıt fabrikalarında işe alıyorlardı. Bizi Kağıtspor’da denemeye aldılar. Takımı eski Fenerbahçeli Avni Kalkavan çalıştırıyordu. Beğenilip takıma alınmıştım ama sınavı kazanamamıştım. O sırada beni deneme maçlarında izleyen İzmit Petrolspor yetkilileri yanıma geldiler; “Okula girmek istiyorsan, gitme sana Petrol Ofis’te fen işlerinde iş verelim, tesislerde yemek yer, misafirhanede kalırsın, seneye de okula girmeni biz sağlarız” dediler.

Ordu’ya dönüp okulu kazanamadı dedirtmemek için teklifi kabul ettim. Diğer arkadaşlarım geri döndü.  

ree

Bir yıl boyunca İzmit te kıran kırana seyircisi bol maçlar yaptık. Sezon sonunda kulüp yetkilileri sözünü tuttular. Yüksek Okul mülakatında teknik resim ve matematik sorularından başarılı oldum. Okula kayıt yaptırdım. Üç yıl boyunca hem futbol oynadım, hem çalıştım hem de okulu bitirdim. Daha iyi imkânlarla İzmit Kağıt fabrikasında teknik eleman olarak işe başladım. Sınava tekrar girdim İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesini kazandım. İstanbul yıllarım başladı.

Okulda İzmit’ten tanıyanlar Üniversite takımı için çok bastırdılar. Bir gün; ‘rektör seni çağırıyor’ dediler. Gittim karşılıklı konuştuk; ‘her konuda yanındayız. Yeter ki bizi kırma’ dedi. İki yıl Üniversite takımında oynadım.

Son sene final vizelerine hazırlanıyoruz. Ayni zamanda son maçları da oynuyoruz. Beykoz’un antrenörü Macar milli takımını 3-1 yenen efsane kadronun sağ beki Galatasaraylı Saim Tayşengil, maç sonrası yanıma geldi. Takımında beni görmek istediğini söyledi. ‘Formalite seçmelere gel, çift kalede seni yöneticilere göstereceğim’ dedi, kabul ettim.

O yıllarda Beykoz büyük takım. Seçmelerde Ordu’dan arkadaşım Bahtiyar Tenteoğlu ile karşılaştık. Kucaklaşıp hasret giderdik. Okulu bitirmiştim. Bir şirkette staja başladım. Gurbet hayatım çok uzun olmuştu. Yeter, dedim ve 1972’ de Ordu’ya döndüm.”

Sohbetimiz çok güzel gidiyordu. Beykoz teklifini değerlendirmediğin için pişman mısın, dedim;

“Ben arkama bakmayı sevmem, yaptığım hiç bir şeyden pişmanlık duymadım. Pişman olacağım bir işe girmem çok düşünürüm, zor karar veririm” dedi.

Hiç devlet ihalesi almadan mesleğini icra eden Yılmaz Yücel, uzun yıllar yap sat tabir edilen inşaat işlerinde başarılı oldu. 1974 yılında Mimar ve Mühendisler Odasını kurup dört sene yönetim kurulu başkanlığını yaptı. Birçok okul ve yardım derneklerinde faal görevlerde bulundu. 1985-90 yılları arasında Ticaret ve Sanayi Odası’nın yönetiminde Orhan Oral ile birlikte çalıştı. 1987 yılında yeni oluşan Anavatan Partisi’nde politikaya atıldı. İki ayrı şirketin yönetim kurulu başkanlığını yapan Yılmaz Yücel’in anlattığı futbol ile başlayan hayat hikâyesi hayat mücadelesi ile devam etti ve daha da devam edecek.

Sohbetimiz boyunca yüzünde gülümseme hiç eksik olmayan Yılmaz abi, hayat için, arkadaşlık için güzel mesajlar verdi. Teşekkürler Yılmaz abi… Senin de dediğin gibi; “Nerede eski dostluklar, eski arkadaşlıklar…” 

Ordu futbol tarihini yansıtan hepsini çoğaltıp büyüttüğüm siyah beyaz dünyamızdan fotoğraflar. Gün gelir bir sergide hepsini sizlerle buluştururum inşallah…

ree

 

ree
ree
ree
ree

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page