BOLAMAN'DA HALİL BEY KONAĞI
- Osman Kademoğlu
- 4 May
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 gün önce

Osman KADEMOĞLU
Mimar/KANADA
Bolaman’ın tarihi eserlerinden Haznedaroğlu Halil Bey konağının inşa tarihi, yapısı, iç bölümlenmesi, sofaları, odaları, hizmet mekânları, içinde yaşanan hayat ve diğer özellikleri konusunda beni bilgilendiren konağın resimlerini temin eden Hatice Haznedar Gönül hanımefendiye güzel anlatımı ve konuya büyük katkısından dolayı binlerce teşekkürle.
Bu yazı Hatice hanımefendinin aktardığı bilgilere mimari açıklamalar ve yorumlar eklenerek yazılmıştır.
Halil bey konağı Antik yarımadanın (Kale yarımadasının) kuzey ucunda Galezyanı ve Gemi yatağı denilen kayalıklara bakan muhteşem manzaralı mahalde yer alıyor. Aileden intikal eden bilgilere göre konak 19. yüzyılın (1800’lerin) ortalarında yapılmıştır. Fransız mühendis Jules Laurens’in 1847 yılında yaptığı resimde yarımadanın kuzey ucunda görülen yapı Halil bey konağı olmalıdır. Jules Laurens’in yaptığı belge-resim konağın 1800’lerin ortalarında yapılmış olduğu görüşünü doğruluyor. Konağın yapımı Haznedar İbrahim beyin sağlığında başlamış ancak İbrahim beyin ölümü üzerine oğlu Halil bey yapıyı Rum ustalara tamamlatmıştır. Konağın dış duvarları plaster (sıva) üzerine yapılan estetik amaçlı çıkıntılı kabartma köşe elemanlarıyla kat ayrımını belirleyen kuşaklarla silmelerle bölümlenmiştir. Aşağıdan yukarı sürülerek açılan (giyotin) pencereler taş denizlik söve ve alınlıklarla çevrilidir.
Kare plan üzerine kurulu konağın batıya (Fatsa’ya) ve kuzeye bakan duvarlarında taş ağırlıklı yapı, güneye ve doğuya (Kale Koyu’na) bakan duvarlarında (ahşap arası dolgu) kâgir yapı uygulanmıştır. Ustaların; batı-kuzey ve doğu-güney ikileminde rüzgâr yağış ve sepken gibi iklim faktörlerini dikkate alarak duvarlarda iki farklı yapı sistemi uyguladıkları görülüyor. Konağı yapan ustaların üç yanı denizle çevrili yarımada ortamında denizden gelecek aşırı neme karşı kuzey ve batı duvarlarında taş kullanarak yörede fırtına estiren en çok yağış getiren kuzey (karayel ve yıldız) rüzgarlarının etkin gücüne karşı önlem almış oldukları anlaşılıyor. İklim faktörlerinden kaynaklanan bu yapısal ikilem komşu Mehmet Emin bey konağında da görülüyor.

Zemin kat
Taş duvarlarla çevrili zemin katın iki kapısından biri ön bahçeye (güneye) diğeri Kale koyuna bakan doğu bahçesine açılıyor. İçinde; Mutbak, anbar, kiler, sarnıç, biri bulaşık diğeri çamaşır için iki ayrı taş yunaklık ve hizmetli odaları bulunan giriş katında mutbakta büyük ocakta pişirilen yemekler konağın asıl yaşama mekanlarının bulunduğu yukarı kata taşınırmış.
Orta kat
Orta kata konağın doğu (Yağyakacak) yanında dışardan bir taş merdivenle çıkılıyor. Merdivenin sağında yarım kolon üzerine yerleştirilmiş bir mermer çiçeklik gelen misafiri karşılıyor. Merdivenin üst başında yer alan üç yanı açık sahanlığın üstünü örten çatı antik tasarımlı iki mermer kolonla destekleniyormuş. Bu kolonlar sonradan sökülerek kaldırılmış, sahanlık alanı iç mekana bol ışık sağlayan büyük camlarla çevrilip kapatılarak bir kapalı antre (giriş holü) haline dönüşmüş. Orta katta giriş holünden (antreden) başlayan ve doğu-batı yönünde uzanan dikdörtgen bir salona (sofaya) geçiliyor. Konağın ana yaşama mekanı olan sofa veya salonun iki yanında ikişerden 4 oda yer alıyor. Odaların arasında içinde tuvalet ve hamam bulunan ıslak mekânlar bulunuyor. Aile bireylerinin kaldığı odaların herbirinde birer ocaklı hamamlık (gusülhane) bulunmakta olup bu özel mekânlar günümüzde Fransızca’dan mülhem Ensüit denilen müstakil ebeveyn banyosu işlevi görüyormuş. Konak; büyükanne, dede, anne, baba, torunlar, evin kızları veya evin oğullarıyla birlikte bir büyük aile olarak yaşanan konak hayatının ihtiyaçlarını karşılayacak çok odalı bir plan şeması üzerine kurulmuştur. Benzer mimari şemanın komşu Mehmet Emin bey konağında da uygulandığını biliyoruz.

Misafirler dışardan çıkılan merdiven başındaki giriş holünde (antrede) karşılanır ve karşılıklı iki duvarında kadife örtüler ve dival işi kadife yastıklarla döşeli sedirler olan büyük salonda izzet ikramla ağırlanırmış. Erkek misafirler selâmlık bölümüne alınırmış. Konağın cumbalı alttan yukarı kaldırmalı (giyotin) pencereleri dış duvara eklenen floral dekorlu ferforje (demir) kafeslerle korumaktadır. Yemek vakti ortaya kenarları oymalı çapı 1,5 metreyi aşkın pirinç divan sinisi kurulur, uzunluğu 3 metreyi bulan peşkirler çepeçevre elden ele dolaşarak sofraya oturanların kucaklarını örtermiş. Geniş sofa-salon kış mevsiminde iki büyük mangalla ısıtılarak sıcak tutulurmuş.

Üst kat
İki yandan gelen basamakların orta sahanlıkta birleştiği merdivenle çıkılan üçüncü kat daha çok yaz mevsiminde kullanılırmış. Bu katta denize bakan balkonların korkuluklarında ve pencere kafeslerinde görülen ince floral dekorlu ferforje (dövme demir) işçiliği görmeye değer güzelliktedir. Şimdilerde Fransız balkon tabir edilen bu balkonlarda var olan dekor ve tezyinatın (süslemelerin) çıkış yeri (orijini) Akdeniz kaynaklı (güney Fransa veya İtalya) olabilir. Merdiven başındaki iki duvarda ve üst salonda duvara çizilmiş renkli pastoral duvar resimleri (tabiat manzaraları) çok yakın tarihe kadar duruyormuş. Ne yazık ki sonradan badanayla kapatılmış. Yine merdiven başında bir balkon varmış. Üst kat salonun cumbalı giyotin (alttan kaldırmalı) pencerelerdeki ferforje kafesler de balkon korkuluklarıyla uyumlu eş dekorluymuş. Burada odalardaki gusülhanelerden başka tabanı mermer veya taş olan büyük bir hamam varmış, (sonradan o mekân modern banyo haline getirilmiş). Üst kat planı orta kat planıyla aynı. Halil Bey konağını diğer konaklardan ayıran bir özellik saçaklarda yer alan dantel gibi işlenmiş tahta oymacılık örneğidir. Orta ve üst katta kapılar 2,25 metre ve tavan yüksekliği 4,5 metre olup bu boyutlar iç mekânların havadar ve ferah olmasını sağlamaktadır.

Konağın diğer bir özelliği neredeyse bir milenyum (bin yılın) izlerini anılarını taşıyan, çağların buluştuğu Antik Yarımada üzerinde kurulu Ceneviz Kalesi içinde bulunması, bir yanı doğal akvaryum Galezyanı’na (ne yazık ki Galezyanı artık yok) bir yanı suları yeşil gölgeli Kale koyuna hakim bir konumda olmasıydı.
Konağın uğradığı kayıplar
Alt katta (giriş katında) içinde bir ocak, iki adet taş tekne (biri bulaşık diğeri çamaşır yıkama amaçlı yunaklık) ve bir sarnıç bulunan büyük mutfak hâlâ orijinal haliyle durmakta ama ardiye olarak kullanılmaktadır. Mutfaktaki tarihi sarnıç da maalesef kapatılmış durumda. Alt kattan üst kata çıkan tahta merdiven de yıkılıp yeri kapatılmış, üst katlarda odalardaki gusülhâneler yüklüğe (dolaba) dönüştürülmüş, duvarlardaki yağlı boya resimler sıvayla örtülmüş, kapıların orijinal renkli hali bırakılıp beyaza boyanmış. Bu şekilde eski orijinal Halil bey konağının yapıldığı zamandan kalan birçok iç mekân elemanları eksilmiş, değişikliğe uğramış veya izi kalmamış olsa da konağın dış görünüşü cephe kompozisyonları, pencere alınlıkları, söveleri, denizlikleri, konağın içinde yer aldığı yakın çevre (bahçe) halen az çok eski halini korumaktadır.

Komşu Mehmet Emin bey konağının 1970’lerde başına gelen olayda uğradığı büyük kayıp (pasta gibi kesilip bir bölümünün içine estetik yoksunu, tarihi konakla uyumsuz bir betonarme yapı yerleştirilmesi olayı) Halil bey konağının başına gelmemiştir. Bu göreceli korunmuşluğa, kıymeti bilinmişliğe Halil bey konağının güzel bahtı demek gerekir. Tarihi konağın bilinen iç mekân kayıpları bir bir onarılıp yerine konabilir eski orijinal haline kavuşur diye düşünüyorum çünkü konağın şimdiki sahipleri tarih bilinci ve estetik duyarlığı olan hatıra değeri bilen geçmişe saygı duyan, ecdad yadigarı konağı gözü gibi sakınan gerekli bakımını yapan aydın insanlardır. Dileğimiz Bolaman'ın bir güzelliği olan Halil Bey konağının mümkün mertebe orijinal haliyle korunarak gelecek kuşaklara intikal etmesidir.
RESİMLER:
Halil Bey konağı 1952/53
- Konağın güney (giriş) cephesi
- Eski Galezyanı'na bakan batı cephesi
- Konağın içinden resimler. Son resim Fransız ressam Jules Laurence'in 1847de yaptığı resimden ayrıntı.
Yarımadanın kuzey ucundaki yapının Halil bey konağı olduğunu sanıyorum.
Comments