top of page

BİZE HER YER FENERBAHÇE! (FENERBAHÇELİLER, TRABZONSPORLULAR HELE BİR BAKIN LA!)

ree

“Bize her yer Trabzon!” sloganı, başta Trabzonspor olmak üzere akabinde ve de detayında Trabzon’a dair sosyo-kültürel, ekonomik ve politik her mevzuya esaslı bir başlık olmuştur. Bir şey dediğimiz de yok; gayet güzel.

Motto candır!

Futbolla az çok ilgilenenler, Fenerbahçe ve Trabzonspor arasındaki bir tuhaf husumeti bilir. Özellikle 1990’lar ve 2000’ler bu husumet ve çekişmenin ne korkunç yerlere gideceğine klişe örnektir.

İşte bu malum durumdan ötürü “Trabzon’daki Fenerbahçe” hikâyesi acayip dikkat ve ilgimi çekti. Konu hakkında iki kelam etmesem ölürdüm!

Fenerbahçeliler ve Trabzonsporlular, toplaşın hele!

Trabzon, İstanbul kadar eski ve köklü bir yerleşim merkezidir. Kültür, sanat ve spor hususunda İstanbul’un izdüşümü, etkisi görülmekle birlikte kendi özgün değerleriyle de duruşunu ortaya koymuştur Trabzon.

1950’ler…

Trabzon’un Ayasofya Mahallesi Fenerbahçelidir! Bu Fenerbahçelilik öyle böyle değildir; 1958 senesinde mahallenin ileri gelenlerinden Suat Eskici, Ahmet Erbiçer, Fikret Acuner, Süleyman Çakmakçı ve Terzi Selahattin olarak bilinen Paşa Selahattin gönül verdikleri Fenerbahçe’nin o emsalsiz sarı lacivert renklerinin her yanı saracağı bir spor kulübü kurmaya karar verir. Aidiyet önemlidir.

Hiç zaman kaybetmez “Maskeli Beşler” ve kulübü kurup adını da “Fenerbahçe Gençlik ve Spor Kulübü” koyarlar. Kulüp binasına gelince; Ayasofya Müzesi’nin alt yanında, işletmeciliğini Müslüm adında kalender bir mahallelinin yaptığı “Yıldız Park” namlı gazinodur. Kulübün ilk başkanı da Suat Eskici seçilir. Dikkatini çekerim; Trabzonspor henüz yoktur. Keza bugünkü Trabzonspor 1967’de kurulacaktır. Yani gördüğün her yer bir zamanlar Fenerbahçeliydi.

Her ne kadar İstanbul’da 1907 senesinde kurulan bir Fenerbahçe Spor Kulübü olsa da o kulübün 1958 senesindeki başkanı Agah Erozan olsa da Trabzon’da da Fenerbahçe’ye rakip bir Fenerbahçe vardır! Keza devir “bize her yer Fenerbahçe” dir… Bu arada 1958-59 sezonunda Fenerbahçe 16. Şampiyonluğuna namağlup ulaşıp tarih yazmıştır, İstanbul’da.

Neyse, mevzuya dönelim!

Kulüp kurulmuş, kulüp binası bulunmuş ve başkan seçilmiştir. Hemen bir tabela hazırlatılır, sarı lacivert. Tabela kulüp binasının girişine asılır, pek afili.

Trabzon’da durum bu minvalde olsa da işin bir de resmi prosedür boyut ve süreci vardır. Kulübün resmiyet kazanması için Ankara merkezli Futbol Federasyonu’na başvuru yapılmalıdır. Gerekli usul ve esaslarla ve de evraklarla başvuru yapılır. Futbol Federasyonu cevabı geciktirmez; Fenerbahçe Spor Kulübü dedikleri İstanbul’ da zaten mevcuttur. Renkleri de sarı lacivert ve taaa 1907 senesinden beri de aktiftir. İşte bu gerekçelerle aynı renk ve de isimle ikinci bir kulüp kurulamayacağı alenen ve resmen Trabzon’a iletilir, Ankara’dan.

Futbol Federasyonu’nun kararı Trabzon’a ulaşır. Ancak Karadenizlilerin inat ve zekası işin peşini bırakmaz.

“Olur” denir.

“Şeriatın kestiği parmak acımaz” denir.

Renkler aynı kalacak ama kulübün adı “Kanarya Spor Kulübü” diye değiştirilecektir.

1959 senedinde takım “Kanaryaspor” adıyla 2. Amatör Küme’de tabelaya çıkar.

O dönem Trabzon’daki tüm maçlar efsane stadyum Avni Aker’de oynanmaktadır. Böylece Avni Aker, Fenerbahçe’nin sarı lacivertine de ev sahipliği yapar.

Bu arada “bize her yer Fenerbahçe” şeklinde bir iddiada bulunmak isteyenler için muz ortadır bu bilgi!

Gelelim bu yana; bizim Kanaryaspor, esasen mahalle takımıdır. Para yok, pul yok. Sidik zoruyla biraz götürseler de işi; formaydı, krampondu hep ihtiyaç ve hep sorundur. Renklerin asaletinden aldıkları güce ve cürette dayanarak, başta İstanbul’daki Fenerbahçe Spor Kulübüne ve yine sarı lacivert renkli Ankara’daki Ankaragücü’ ne yazılı olarak hikâye bildirilip yardım talep edilir ama bir cacık çıkmaz.

Zorluk ve kıtlık içinde mücadele ede dursunlar; 1962 senesinde mevzuattaki bir boşluğu fırsat gören yöneticiler, topu doksana takar; yani kulübün adı Fenerbahçe Spor Kulübü olarak değiştirilir. O sarı lacivert renkler, kadim ünvânıyla buluşsa da arzu edilen başarı yine de gelmez. Futbolcuların da hakkını yememek lazım; azimlidirler. Öyle maçlar vardır ki icabında şampiyonun sırtını yere getirmişlerdir. Primleriyse bir tepsi baklavanın ötesine geçememiştir. Bu defa “aç ayı” oynamıştır ama yine de yetmiyormuş işte.

İşin daha da ilginç yanı ne biliyor musun?

Fenerbahçe’yle Trabzonspor arasındaki aman bilmez ve kural tanımaz o çekişme ortamında arada kalıp da karınca kararınca mücadele eden takım, 2011 senesinde Futbol Federasyonu’na verdiği bir dilekçeyle hikâyesini bitirir. Sıfır yaşında, sıfırdan, Trabzon’da doğan Fenerbahçe Spor Kulübü, altmış üç yaşında yine Trabzon’da gömülür.

Esasen iş; tipik bir Karadeniz fıkrası gibidir ve hep derim; o fıkralar uydurma değildir, o kahramanlar buralarda, aramızda dolanıp duruyor.

Mazinde bir tarih yatar

Uy aha!

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page