top of page

TAVA BÖREĞİ

ree

119 yıl önce Seferberlik yıllarında geçen eğlenceli hikayeyi olayın kahramanı Doğan Bey’den (Rasim Doğan) dinledim onun kadar mizahlı olamasa da ona özenerek anlatmaya çalıştım.

Yenipazar’da Hazinedar Mahmut Mazhar Bey’in çiftlik evinde kalan Rasim arada bir Medreseönü’ne anasını babasını ziyarete gider gitmişken evin işini ihtiyacını görür, iki gece kalır sonra Yenipazar’a dönerdi. Mahmut Bey her sefer - Anneye erzak götürmeyi unutma der ayrıca harçlık verirdi.

ree

Rasim erzak dolu heybeyi atın terkisine vurdu, atı rahvan sürüyor bir taraftan da hep neşeliyken aklına gelen Tıylak kız Fadime türküsünü söylüyor; “Tıylak kız Fadime bu türküler hep sana!” diyordu. Kim bilir yakışıklı güzel giyimli delikanlı Rasim’e gönül veren tıylak (çelimsiz inceden ince) bir kız mı vardı? Bilmiyoruz.

Kale’nin günbatısına düşen Çalış ırmağına yakın Mezarlık Kulağı denen yerden geçerken akşam alacasında yolun deniz tarafındaki mezarlıktan koyu kalın bir ses Rasiiim Rasiiim” diye bağırdı adını çağırdı! Rasim; asla muhannet (korkak) değildi bilakis cesurdu ne olur ne olmaz hırlıya hırsıza karşı daima yanında kemik saplı küçük bir kafkas hançeri taşırdı ama eşkiya tayfasının da şakası yoktu. Yiğitlik edecem derken postu deldirmek de vardı. Rasim şüphelendi! Kabristandan seslenen olsa olsa ya eşkiya olurdu ya da asker kaçağı. Her iki tayfa; eşkiyayı ve kaçakları arayan jandarmadan saklanmak için en güvenli yer olan mezarlıklarda saklanırdı.

ree

 Anlatılan hayalet ve hortlak masallarından dolayı halkın korktuğu ve yanından yöresinden geçerken korkuyu savmak için ya ıslık çaldığı ya da âyet el kürsü okuduğu başı sarıklı, fesli uzun mezar taşları, boylu poslu selvi ağaçları, ısırgan otları, diz boyu dikenli çalılar saklanıp pusuya yatmak için uygundu eşkiyanın yol kesme ve soygun planı çoğunlukla mezarlıkta yapılırdı.

Rasim alaca karanlıkta merak ederek, acaba nedir yoksa kazalı sakarlı yardım gerektiren acil bir durum mu vardır diyerek çağıran sese aldanıp, insaniyet namına yanına varsa ola ki eşkiyalar varlıklı yerin (Hazinedar Mahmut Mazhar Bey’in) kâhyasında bolca para bulunur diye akıl edip Rasim’i çevirip soyacak eynindeki sakuyu pantolu göyneği, ayağındaki çizmeyi, erzak dolu heybeyi ve altındaki bineği bile alacaklardı. Sonra da Allah bereket versin sebep olduğun iyiliğin ecri sevabı dedenin ruhuna ersin!” diye dalga geçecek, üstelik Rasim’i bilâ mangır tam takır (parasız pulsuz don paça uryan) bırakıp salacaklardı, işte bunun için Rasim’e seslenmişlerdi. Akıllı delikanlı adını çağıran sesi duymayınan akıl etti mutlak eşkiyadır dedi atı topukladı sürdü kaçtı o kaçışla Medereseönü’ne çarçabuk ulaştı.

Medreseye varmayınan sahile indi, babaevine geldiği zaman hava iyiden iyiye kararmıştı atın sırtından eğeri aldı, başına yem torbası bağladı. Rasim’in annesi dirlikli bir kadındı oğlu gelecek diye sakladığı son 3 yufkaya pancarlı biberli soğanlı iç kavurmuş tava böreği yapmıştı bir de naneli mısır çorbası.

Rasim anasının babasının elini öptü mutbakta tahta sebende kurulu yer sofrasına oturacakları sıra kapı çalındı. Gelen hatırlı saygın, okuması yazması olan ve çocukken Medreseönü’de Medreseye gittiği için ulemadan (alim) sayılan halim selim huylu, sessiz sabırlı soylu Osman efendiydi. Vona’da oturan Osman efendi o gün gecikmiş karanlığa kalmıştı. Karanlıkta yola çıkmak olmazdı ıssız yollarda her kayanın arkasında eşkiya olmak ihtimali vardı, geceyi Medrese’de geçirecek sabah ezanında kalkıp gidecekti...

Çok eskiden tanıdığı Gebeşoğullarının evinin önünden geçerken kapıda bağlı atı görmüş evde erkek olduğunu anlamış kapıyı çalmıştı. Yoksa erkek olmayan eve uğramaz geçip gider başka bir tanıdığın kapısını çalardı, Medreseönü’de çok tanıdığı vardı.

Sözü uzatmayalım Osman efendi o akşam gece yatısına kaldı.

Rasim; Osman efendiyi karşıladı elini öptü içeri buyur etti. Babası, Osman efendi ve Rasim birlikte sofraya oturdular. Zamanın terbiye ve görgü usûllerine göre nâmahrem (nikah düşen yabancı erkek) olan yerde sofraya kadın oturmazdı, bu durumda elbet ana kadın sofradaki yerini misafire bıraktı. Ocakta odun ateşi yanıyor alevin kızıl ışığı mutbağın yarısını ancak ışıtıyordu.

Seferberlikte her şey gibi gazyağı da iyice eksilmiş, litresi 10 paraya yükselmişti. Savaştan önce 3 lâmba birden yakılan saray gibi aydınlanan evde neredeyse hiç lâmba yanmaz olmuş sofada yanan tek gaz lâmbasının fitili de iyice kısılmıştı, lâmba kendi şişesini ancak ışıtıyordu.

Sofrada ayaklı bakır çanakta naneli mısır çorbası, üç sahan üç tahta kaşık, yerde ince yer minderleri vardı. Annesi leğen ibrik peşkir getirdi Rasim ibrik tuttu misafir elini yıkadı besmele çekerek sofraya oturdu. Önce mısır çorbası içildi, Rasim’in annesi çok tedbirli bir kadındı, en yoklukta bile ne yapar ne eder savaş sefer demez evin erkeğini ele güne mahcup etmezdi, gelen misafirin bu evde hem karnı doyar hem de rahat ederdi.

O akşam sofranın yüz akı misafire çıkacak baş yemek annesinin 3 yufkayla yaptığı tereyağlı tava böreğiydi. Sofrada çorba içilirken böreği getirdi Rasim’in sağ yanında yere bıraktı. Dışı kara içi kalaylı tepsiden mis gibi kızarmış börek kokusu tütüyordu, Osman efendinin yüzü güldü tavanın durduğu yer karanlıktı içinde ne olduğu görünmüyordu ama Osman efendi tüten kokudan börek geldiğini anlamıştı. “Maaşallah Valide hanım çok dirlikli!” dedi seferberlikte misafire börek çıkarmak şayanı takdir bir işti.

ree

Kokuyu alan evin kedisi gizlice mutbağa geldi. Mıstık tüyleri pırıl pırıl siyah ipek, alnı gerdanı ve göğsü beyazlı çok güzel bir ev kedisiydi karnı ağrıdığı zaman gider taze çimen yerdi sağlığına çok dikkat ederdi, demem o ki seferberlikte milletin koleradan sıtmadan dizanteriden tifüsten kırıldığı yerde Mıstık birçok adamdan daha sağlıklı ve daha temizdi. Bir süre eşikte oturup sofrayı gözleyen Mıstık mısır çorbasının kaşıklandığı, sofranın en meşgul olduğu zamanı kolladı tepsiye yanaştı böreği kenarından ısırdı ama ne yazık ki radara yakalanmış Rasim olayı yan gözle görmüştü.

Tereyağlı tava böreğini göz göre göre kediye teslim etmek olmazdı. Rasim hemen olaya el koydu bir yandan Osman efendiyi lafa tutuyor kayıkhaneleri bombalayan Rus donanmasını anlatıyor öte yanda bir eliyle gırtlağından tuttuğu kediyi sallayıp silkerek böreği kurtarmaya çalışıyordu. Sonunda Mıstık pes etti böreği bırakıp gitti. Rasim kedinin dişlediği yeri kızarmış yufkalarla örtüp kapattı. Börek tepsisi mutbağın ocaktan ışık almayan karanlık yarısında kalıyordu. Kayıkhanelerin bombalanması olayına takılan Osman efendi kediyi görmemişti.

Çorba içildi sıra böreğe geldi. Rasim; Kusura bakmayın malum zaman kıtlık zamanı size lâyık değil ama” diyerek tepsiyi sofranın orta yerine koydu kedinin ısırdığı yeri Osman efendiden yana çevirdi (!).

Tava böreği afiyetle yendi. Seferberlik; bir yarım yufkanın bile büyük nimet olduğu zamandı kedi ısırdı diye bir tepsi börekten vaz geçilecek zaman değildi. Aslında ev kedisi Mıstık seferberlikte sabun bulamayan duru suyla kille paklanan çoğu insandan daha temizdi!

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page