top of page

Kendi Çukurovası’nı yazmak…

ree

Yaşar Kemal “kendi Çukurova’sını yazamayan gerçek romancı olamaz” der. Usta’nın ömür sürdüğü, su içip ekmek yediği, gazetecilik yapıp da romanlar, denemeler, anılar yazdığı bir ülkede hiç kimse “ben yazarım” demesin, hiç kimse “ben gazeteciyim” demesin, diyebilemesin yani.

Mesela “bir ağaç gibi tek ve hür” dedin mi “Nazım Hikmet” demiş olursun.

Mesela “İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı” dedin mi “Orhan Veli” demiş olursun.

Mesela “acıyı bal eyledik” dedin mi “Hasan Hüseyin” demiş olursun.

Mesela “Hanımın Çiftliği” dedin mi “Orhan Kemal” demiş olursun ve en nihayet “İnce Memed” dedin mi “Yaşar Kemal” demiş olursun.

“İnce Memed III” korkuların korkmasının, korkuların en korkuncu “ölüm korkusudur” un romanıdır…

“İnce Memed III” tekmili dört kitaptan oluşan serinin kalbi ve külliyatı bence. İnce Memed’in tükenmeyeceğini ve dahi bunun teminatının ağaların, beylerin tükenmeyecek olmasını öğretiyor Usta, yarpuz ve püren kokularıyla, bol naneli bir şifa çorbası içer gibi.

İnce Memed mintan giyer, dar değil

Koç yiğitle yaralanmak ar değil

Bura bize mesken olacak yer değil

Şimdi zaptiyeler basarlar bizi

 

İnce Memed I’de Abdi Ağa’yı, İnce Memed II’de Ali Safa Beyi çekip de vuran, vurmak zorunda kalan, illaki eşkiya İnce Memed, yeniden ve yine döner yüzünü Toroslar’ın yalabuk bereketli dağlarına, altında rüzgâra nal toplatan, kurşun yetişmez, kurşun değmez kır atıyla…

O ki İnce Memed, zuhur ve huruç edecek, ağalık düzeni, kula kulluk düzeni bitecek. İnce Memed, zuhur ve huruç edecek, toprak ekenin, su herkesin olacak. İnce Memed zuhur ve huruç edecek, değişecek bu düzen.

Şu at ki, akıldan bodur, boydan güdük Ali Saim Bey’in kulu Adem’i deli divane etmiştir. Adem, kara taşta karıncanın izini süren, sineği gözünden vuran Adem, bu atın peşine düşer ki ne izini bulabilir ne timini, aklını yitirdi yitirecek bir pür telaş içindedir.

Adem’in inadı, Adem’in çaresizliği, Adem’in korkusu…

O ki İzci Ali, zamane Topal Ali, korkusundan vazgeçesiymiş İnce Memed’ten, ağalara, illa da şu İnce Memed’ten korkusuna uyku tünek bilmeyen Murtaza Ağa’ya kul köle, has bir kardaş olasıymış, duy da inanma.

Murtaza Ağa, kırmızı postal, yeni, en has kumaşlardan giyitler diktirip de başına siyah bir fötr şapka alasıymış Topal Ali’nin, hem de yanı tüylü. Murtaza Ağa, Topal Ali’nin beline bir de tabanca sokasıymış, baba yadigarı. Topal Ali, artık İnce Memed’in bir amansız can düşmanıymış ve de Murtaza Ağa’nın canının bekçisiymiş, duy da inanma. Oysa Hürü Ana, İnce Memed’e ta en başından beri “vur şu Ali’yi şahinim” der dururdu.

Dağın doruğundan tüfek ve de tabanca patlamaları, gecenin bir yarısından tan yeri ağarana kadar sürer de düz ovaya, kaymakama muştu gider derakap “İnce Memed’ten mürekkep dokuz eşkiya, yüzbaşı Faruk komutasında öldürüldü” diye.

Başı kızıl fesli, kimi ince kimi koç bıyıklı, kimi on altısında, kimi kırkını devirmiş eşkiya ölüleri dizilir karakolunun duvarının önüne, sıra ve de sıra. Ak kâğıt üstüne resimlerini alırlar ölülerin ve de bir babayiğit, omuzları bir uçtan bir uca iki dönüm, bilekleri sütun, elleri birer mengene…

Koç bıyıklısını “İnce Memed budur” diye teşhis eder İncederesi köylüler ve İnce Memed üstüne bir ağıttır yayılır, salgın hastalık gibi.

Oy oy İnce Memed

Yüreğimde sancı Memed

Köylülerin tekmili, dağdaki çobanı, kurdu kuşu, kulağıyla gören körü, gözüyle duyan sağırı “İnce Memed’tir bu” diye ağıt yakar durur. Ağıtlar alır yürür ve yüzbaşı Faruk ve de müdde-i umumi şartsız inanır, iman eder gibi inanır, İnce Memed namlı eşkiyanın hakkından gelindiğine.

“Herkes ölüsünü alsın” diye haber salınınca, güzeller güzeli, İnce Memed’in kadını Seyran da gelir Vayvay’dan, bir bir bakar ölülere ve bir müddet sonra elini beline koyar gül ha gül eder!

Hiç İnce Memed ölür müydü? Ölebilebilir miydi?

Hürü Ana, Demiroluk Köyü’nde yaşar ve de yel eser gibi haberler gelir Demiroluk’a “İnce Memed ölmüş, vurulmuş” diyerek.

İnce Memed’in kadını Seyran, Koca Osman ve de Kevser Ana, Vayvay’da, Memed’in köyündedir ve bir bedene ansızın çöken “inme” gibi Vayvay’a da iner İnce Memed’in on yedi kurşun yiyerekten öldüğü.

Hürü Ana, Vayvay’daki Seyran’dan da haberdardır ve Seyran’ın kapısında yüzbaşı için nöbet tutan Feleksiz Fazlı’dan da… O ki İnce Memed, sevdaya, kadınına yenik düşer de Vayvay’a, ovaya, Seyran’a gelirse, Feleksiz Fazlı, yüzbaşının hediyesi atı dörtnala doldurup da kuş kanadında haber uçuracaktır. Hürü Ana bu, hiç yol verir miydi şahinine, oğlu İnce Memed’e.

“Demir olsam çürürdüm, toprak oldum da dayandım… Toprak oldum da dayandım… Toprak oldum da dayandım” diye diye Hürü Ana, inanmaz İnce Memed’in öldüğüne, öldürülebileceğine…

İnce Memed dedikleri daha çok sefer ölecektir. Kadim eşkiya düzenidir bu; eşkiyanın evlası, yüz kere ölür de bin kere dirilir. Tevatürdür gayrı, eşkiyalığın garantisi.

Şu Anavarzalar’da, Şu Düldüldağı’nda şu Alidağ’da daha çooook İnce Memed türemiştir; kimi sarı saçlı çakır gözlü, kimi kayış gibi kapkara ve de kanca bıyıklı, kimi bak bak bitmez bir heybette, kimi yerden bitme, pire gibi atak…

Hürü Ana, düşer yollara yollara… İzini süre süre ve de İnce Memed’in kır atına ilene dilene bir mağarada yarı ölü bulur İnce Memed’i; yaralıdır oğlu, evladı İnce Memed. Yarası derin ve de ağırdır. Yörükler sahip çıkmıştır bu defa da dağlar şahanına…

Hürü Ana, hemen çorba pişirir bir mağarada ve ateşin dumanını hiç dışarı taşırmadan. Bol naneli çorbadan koca bir kase içer günlerdir tek lokma yemeyip de ateş alev yanan İnce Memed.

Memed’in medeti Kırkgözü Kapısı’ndaki bin yıllık Anacık Sultan’dır. O ki Anacık Sultan, tekmil otların, çiçeklerin, köklerin, yaprakların özüne işler, illa da kanayan yaraları tırp diye iyi ederdi. Yaradan ötürü ölmüşü getir, Anacık Sultan o ölüyü ayağa diksin… Kan kapısıydı Kırkgözü Kapısı.

Mavi mavi menevişlenen çiçekler açardı her mevsim kapısında ve de eşiğinde. Bu kapıya zinhar silahlı varılmazdı, buna bir kör çakı da dahildir.

Hürü Ana’yı ne görmüş ne de bilmektedir Anacık Sultan, gel gör ki “hoş geldin Hürü kadın, korkma, endişe etme, oğlun İnce Memed yaşayacak” diye karşılar ve ölümün elinden alır İnce Memed’i, yaralarını sağıltır, tımar eder, dağlar… Bir zaman sonra İnce Memed dipçik gibi kalkar ayağa. Anacık Sultan, Kırkgözü Kapısı nişanesi yüzüğü İnce Memed’in parmağına takaraktan efsunlar.

O İnce Memed, usanmıştır eşkiyalıktan. Mağara kovuklarında yaban hayvanı gibi yaşayıp da yılanla, çiyanla konuşup hasbihâl etmekten.

“Eşkiyalığa paydos” der İnce Memed.

“Eşkiya dünyaya hükümdar olmaz” der.

“Bir ağa gider, öteki gelir, bunun ahiri yok” der.

Hürü Ana, bu defa karşısında durmaz İnce Memed’in “hayat, senin hayatın” der. Çünkü artık Seyran vardır ve İnce Memed, Hürü Ana’yı da dahil edecektir ovada kuracağı ve İnce Memed namını unutup unutturacağı yeni hayatına.

Ağalar az, fukaralar çok! Kırıla kırıla yok olacaklar! Bu da fukara Çukurova’da daha on, yüz, bin, milyon İnce Memed çıkacak demektir. Bu da bu düzenin illaki, zoraki, muhakkak ki değişeceğine sebepti.

Kim demiş Topal Ali, İzci Ali, İnce Memed’e kan düşmanı, bir azılı hasım olmuş! Ağalara, beylere karşı bir yaman tiyatro kurmuşlar ki vay anam, vay babam!

Alloooooş!

 

Gelin giymiş entarinin morunu

Hiç görmemiş ayrılığın zorunu

İnce Memed, bir zeybek torunu

Kalk gidelim İnce Memed, dağlara

 

Çiçeklideresi Köyü’nde pusu kurulur İnce Memed’e ve esir edilir adamlarıyla birlikte, Murtaza Ağa’nın evinde barınan Mahmut Ağa tarafından. Köyün kadınları buhur ve zuhur eder, başlarında Emiş Hatun. Koparıp alırlar İnce Memed ‘i ve adamlarını da “İnce Memed’i melekler apardı” diye yayılır dört bir yana.

O ki İnce Memed’tir. Zoraki eşkiyadır. Mahmut Ağa, Murtaza Ağa’yla iş birliği edip de Çiçeklideresi’ni sürgün etmek istemektedir ki atıyla ve de postalıyla ezip ezip eziyet etmektedir tekmil köylüye.

İnce Memed duyar da durmak olur mu! Üç mermi, üçü de yerini bulur Mahmut Ağa’nın etinde, yatağında. İnce Memed, Topal Ali’nin başını tuttuğu ata atlar ve doldurur.

“Bu köy, Çiçeklidere, sonsuza kadar köy kalacaktır” der Emiş Hatun’a ve atını sürer dağlara dağlara…

 

Buhurcular Akgedik’ten ünledi

İnce Memed kulak verip dinledi

Koca Mustafa kurşun yedi inledi

Duymadın mı ağalarım, efem şanımı

İnce Memed

 

"O gün bu gündür Dikenlidüz köylüleri çift koşmadan önce çakırdikenleri ateşe verirler. İşte tam o günlerde Alidağ'ın doruğunda bir top ışık patlar, üç gün üç gece yanar durur…"

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page