DERELERİ TAŞIRAN SON DAMLA…
- BAYRAM AYBASTI

- 20 Eyl
- 1 dakikada okunur

Karadeniz yine boğuldu…
Ajanslara düzen haberlere göre;
Rize, Trabzon, Artvin, Giresun…
Dört şehir, aynı kader.
Yollar kapandı, dereler taştı, köprüler yıkıldı. İnsanlar gece yarısı evlerinden tahliye edildi, bungalovlar sele kapıldı.
Doğa bağırıyor, biz hâlâ duymuyoruz.
Biliyor musunuz?
Eskiden Karadeniz’de dere yatağına ev yapılmazdı. O derenin bir dili, bir haysiyeti vardı. “Benim yolum burası” derdi.
İnsanda ona saygı gösterirdi.
Şimdi?
İmar izni adı altında dere yatağına beton döküyoruz.
Dağın yamacına apartman dikiyoruz.
Yaylanın ortasına otel yapıyoruz.
Çayın üstünü kapatıp otopark açıyoruz.
Sonra şaşırıyoruz:
“Vay efendim, dere taştı…”
Hayır kardeşim!
Dere taşmadı.
Dere sadece yolunu hatırlattı.
Sen onun yatağını gasp ettin, o da geri aldı.
Meteoroloji “sağanak geliyor” diye uyarıyor.
Peki ya belediyeler?
İhaleye bakıyor.
Müteahhitler?
Yeni parsel arıyor.
Siyasetçiler?
Açılış kurdelesi kesiyor.
Vatandaş mı?
Olan vatandaşa oluyor işte.
Mahsur kalıyor, canıyla uğraşıyor.
Çamlıhemşin’de iki bungalov sele kapılmış.
Neyse ki boşmuş.
Ama asıl boş olan biziz.
Akıl boş, vicdan boş.
Çünkü aynı felaketi defalarca yaşadık, hiçbirinden ders almadık.
Ayder Yaylası yolu kapanmış.
İyi ki de kapanmış!
Ayder’i zaten yıllardır kamyon kamyon betonla kapatmadık mı?
Yaylayı yayla olmaktan çıkarmadık mı?
Hani o şelalelerin, o derelerin cıvıltısı…
Şimdi kepçenin, kamyonun gürültüsüne karışıyor.
Bir köprü yıkılmış.
Aslında yıkılan köprü, bizim doğayla aramızdaki köprü.
O bağ çoktan koptu.
Biz hâlâ zannediyoruz ki, doğayı kandırabiliriz. Oysa doğa unutmaz, affetmez, bekler…
Ve zamanı geldiğinde hesabı keser.
Karadeniz’i sel vurmadı.
Karadeniz’i biz vurduk!
Hem de hunharca…
Sıra Ordu’nun derelerinde olmasın?












Yorumlar