top of page

Birol Öztürk'ün yeni yazısı; Suriye!

Güncelleme tarihi: 3 gün önce

“Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa, insan olmaz yüreğim” (Ahmed Arif)

Suriye…

Özellikle son elli yıl ne huzur buldu ne de huzur verdi. Sürekli bir kaos, sürekli bir gerilim, şiddet ve terör ve savaş, savaş, savaş…

Ah Suriye! Bizi “ne Şam’ın şekeri ne Arap’ın yüzü” dedirtecek kadar bezdiren Suriye.

Oradaki “şeker” orijinalde “zeker” dir ki, zeker de “asker” demektir. Yani mirim, Arap’ın şekerinden de askerinden de hayır gelmez gibi bir sitem işte…

İyi de niye?

Hikâyenin temelinde BAAS Partisi ve onun katı “Arap Milliyetçiliği” ne dayalı siyaseti vardır. Bu siyaset güdülürken Suriye’nin etnik ve mezhep farklılığı, çeşitliliği göz ardı eldi. Bu “göz ardı etmek” öyle basit bir “yok saymak” değildi. Bu öyle bir göz ardı etmekti ki; zamane, on milyondan fazla insan ülkeden resmen kovulmuş, Türkiye ve Avrupa ülkeleri kapısında perişan olmuştu. Bu perişanlık hâlâ devam ediyor ve Arap Baharı denilen hareketliliğin başladığı 2011 yılından bu yana on dört yıl geçti, on milyondan fazla Suriyeli, yurtsuz yuvasız dağıldı dört bir yana, canları avuçlarında. 2016 yılında Aylan bebeğin kıyıya vuran cansız bedenini unutmak mümkün müdür? Aylan bebeğin kıyıya vuran cansız bedenine sebep rejimin, sistemin savunulması insani midir?

Sahi, ölü çocuklar, öldürülen çocuklar neresinden öpülür!

“Kötülük” kötüdür. Kötülüğün, kötünün “sizden” i “bizden” i yoktur. Olamaz, olabilememelidir.

2011’den sonra gemi iyice azıya alan Esad diktatörlüğü, bir milyondan fazla insanı misket bombalarıyla katledilmişti. İktidar erkinin tek elde toplandığı rejimler diktatörlüktür. Diktatörlük varsa hak, hukuk, adalet yoktur. Var olan, korunan tek şey iktidar güçlerinin sonsuz çıkarlarıdır.

1973’te BAAS iktidarına karşı ilk toplumsal muhalefet, Hafız Esad’ın iradesiyle kanlı bastırılır ve tarihe Halep Katliamı olarak geçer.

1978’de yapılan seçimlerin hileli olduğu gerekçesiyle muhalifler protesto eder, binlerce muhalif tutuklanır ve hapsedilir…

1980’de Müslüman Kardeşler’ in Hafız Esad’a suikast düzenleyeceği istihbaratıyla beş yüz kişi idam edilir.

1982’de muhalif grupların referandum talebi isyana dönüşür ve Hama’ da otuz bin Sünni Arap rejim güçleri tarafından katledilir.

Tüm bu katliamların, baskı ve zulmün ortak, kendince meşru yanıysa; isyancıların Müslüman Kardeşler adlı örgüt mensubu olmasıdır.

Müslüman Kardeşler, 1928 yılında Mısır’da Hasan el-Benna tarafından kurulan, Arap dünyasının en güçlü, en köklü muhalif örgütüdür. BAAS Rejimi ve bölgedeki birçok ülke tarafından “terör örgütü” ilan edilmişlerdir.

Hayat “her şey karşıtıyla vardır” ın mektebidir.

Tüm bu baskı ve terörün ardı arkası kesilmiyordu ve büyük resim, emperyalizmin “Bölgesel Savaş” stratejisiydi ama emperyalizm, yürüttüğü “vesayet savaşı” yla kendini çok iyi kamufle ediyordu. Onlar “demokrasi ve özgürlük” götürüyordu(!) yersen! Öyle ya, bu coğrafya demokrasiyi, barışı ve insan haklarını tesis edecek melekeye sahip değildi(!) o nedenle de Amerika “doğal vasi” ydi.

ABD ve yancısı emperyalistlerle işbirlikçileri, etnik ve mezhep çeşitliliği yoğun, yerin altı zengin, üstü cahil bölgelerde provokasyonlarla çatışma ve savaşlar tertipliyor… Çatışma ortamı o bölgedeki güçleri zayıflatıyor, birlikte olabilme ihtimalini, kader ortaklığı gerçeğini ortadan kaldırıyor. İş iyice içinden çıkılmaz bir hâl alınca da ABD “arabulucu” kisvesiyle oyuna giriyor ve artık o bölge için geçmiş olsun…

Suriye’de ülke nüfusunun yüzde yetmişi Sünni Araplardan müteşekkil olsa da iktidar erki yüzde onluk nüfusa sahip Nusayrilerdeydi. Nusayriler, Alevilere o bölgede verilen isim…

Ülkeyi yöneten BAAS Partisi, Alevi kökenli Esad ailesinin eline geçince, Nusayrilerin ülke yönetimindeki egemenliği de arttı. Aradan geçen zaman, güçlendirdi, zenginleştirdi. Güç, zalimlik getirdi ve toplumu sindirme, püskürtme politikası temel hâl alarak iktidar, babadan oğula geçen bir aile mülküne dönüştü.

Bu siyasi şekilleniş elbette siyasi husumet ve hasımlık yaratmıştır. Dedik ya “hayat, her şey karşıtıyla vardırın mektebidir” diye, yine o hesap yani.

Suriye’de sadece Sünni ve Aleviler değil, Şafi Kürtler, Yemen kökenli Dürziler ve sayıları üç milyonu aşan Türkmenler, Hristiyanlar, Ermeni ve Çeçenler, Asurlar, Levantenler gibi birçok grup yaşamaktadır. Etnik ve mezhep yönünden alabildiğine kozmopolit bölgenin, sosyokültürel yönden reform görmemiş olması her türden vahşetin yaşanacağının da teminatıdır.

BAAS Partisi, Suriye’deki azınlığın ülke yönetiminde egemenliğine dönüşürken, Irak başta olmak üzere diğer ülkelerdeki temsilcileriyle Arap milliyetçiliğine dayalı ideolojinin gereğini yapmak için de aksiyon alıyordu.

Bu aksiyonlardan biri de kendi aralarındaki ticarette “Dolar” yerine milli paralarını kullanma adımlarıydı ki, kızılca kıyamet de o zaman ve bundan ötürü kopmuştu. “Dolar” dünyaya hükmeden Amerikalı, Amerika’daki bankerlerin en güçlü silahı ve uluslar arası rezerv paradır. Dolar’ın kaderi üzerine oynanan bu oyun, Saddam Hüseyin’in ve akabinde Kaddafi’nin kellesini alıp rotayı Esad’a çevirmişti. Tabir yerindeyse BAAS bu defa cami duvarına işemişti.

Esad, on dört yıl direndi ve bu on dört yılın sonunda on iki günde, sıfır direnişle, yanına devlet hazinesi gibi bir servet alarak kirişi kırdı, ailesiyle birlikte. Bu teslimiyet, teslim ediş, elini kolunu sallaya sallaya gidiş elbette bir pazarlığın sonucuydu ve detaylarını tarih yazacaktır. Ortadoğu’da uzun zamandır hiçbir şey yolunda olmadığı gibi hiçbir şey de göründüğü gibi değil. Film içinde film var bu coğrafyada. O nedenle de tepki mepki vermeden önce çok iyi gözlemlemek ve akıl süzgecinden geçirmekte yarar var… Buna, büyük resmi görmek deniyor…

Takvim yaprakları 25 Ocak 2025’i gösterdiğinde, liderliğini Colani diye anılan Ahmed eş Şara’nın yaptığı HTŞ diye kısaltılan örgüt, Amerika ve müttefiklerinin desteğini de alarak, hiçbir direnişle karşılaşmadan iktidarı ele geçirdi. BAAS Partisi’nin o kudretli hikâyeleri karşısında bu işin bu kadar kolay olmasına herkes gibi Colani’ de şaşırmıştır şüphesiz.

1983 doğumlu Colani yani Ahmed eş Şara, gökten zembille inmedi tabi ki. Antiemperyalist yapısıyla bilinen ve bölgede ABD’ye karşı IŞID gibi örgütler içinde direnen, çatışan Colani, defalarca gözaltına alınıp, tutuklanmıştı. Daha da ötesinde Usame bin Ladin’in El Kaide örgütü kökenli olduğu iddiaları vardır ki Colani bunu reddetmiyor.

“El Kaide ile ilişkimizi kestik” diye yaptığı açıklama bir yönüyle o ilişkinin ikrarıdır da.

Bizde bir söz vardır “derviş, dervişin ardına sırayla geçer” diye. Alevi BAAS gidip Sünni HTŞ gelince ve orta yerde siyasi hasımlık da olunca, sıra, bir zamanlar zulüm görenlerin zulmetmesine mi gelmiştir? Temennim o ki; tarih tekerrür etmesin. Eşitliğe, demokrasiye ve laikliğe aç, muhtaç o topraklarda eşitlik ve kardeşlik temeline dayalı laik bir medeniyet yeşersin. Gayrısı “gelen gideni aratır” dan ibarettir.

Bugünlerde, Suriye’de Alevi nüfusun yoğunlaştığı Lazkiye ve Tartus’tan HTŞ’ lilerin Alevileri katlettiklerine, zulmettiklerine dair haberler, görüntüler geliyor. Dün Hama’da, Şam’da yaşanan acıların gölgesinde bugün Lazkiye ve Tartus yaşananlar insanlık tarihine kara bir leke olarak kalmanın ötesine geçemeyecektir.

Biz, emperyalist provokasyonların çıktısı bu acılara Maraş’tan, Çorum’dan ve Sivas’tan aşinayız, antrenmanlıyız. Acısını da diyetini de vebalini de iyi biliriz. Oralardan gelen vahşet görüntülerine elimiz yüreğimizde isyanımızın sebebi; eşekten düşmüş olma tecrübemizdir.

Suriye’de gündem çok hızlı değişiyor ve her “kartlar yeniden dağıtılıyor” dediğimizde bile kartlar yeniden dağıtılıyor. BAAS döneminde vatandaş dahi sayılmayan Kürtler bir sözleşmeyle artık vatandaş sayılacak, hak ve hukukları anayasal güvence altına alınacak. Taraflardan biri Suriye’nin yeni devlet başkanı Colani, diğeri Suriye PYD’ si temsilcisi Mazlum Abdi… Bir yanda PKK’nın silah bırakması ve kendini lav etmesi gibi bir gündem, diğer yanda Suriye PYD’ sinin Suriye devleti sistemiyle bütünleşmesi, başka bir yanda Fırat’ın doğusunda yine PYD tarafından bir Kürt devleti kurulması çabası…

Tüm bunlar olup biterken bir zamanlar dillendirilen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)‘ne şöyle enikonu bir daha bakmakta yarar var. Madalyonun öteki yüzü var mı? Varsa şayet o yüzünde neler var? Hiç bilemiyorum.

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page