top of page

BİR ZAMANLAR BESNİ

Güncelleme tarihi: 3 gün önce

Birol Öztürk yazdı...


Bir kitap… Sevgili Yıldız Altaş Yıldız’ın bizim “Yıldız ablamız” ın şimdilik son kitabı.

Yıldız abla, dışa dönük, sosyal, güleç ve şöyle bir yumak sevgidir. Sadedir, nahiftir, kadirşinastır…

Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinden bir arkadaşı vardır, okul yıllarında, Nezihe.Nezihe konusuna dönmek üzere “Bir Zamanlar Besni” de bir tur atalım…

Okul bitmiş, aradan hatırlıca ve de eser miktarda zaman geçmiştir, yirmili yaşlardaki Yıldız, Adıyaman’ın Besni ilçesindeki liseye “Fransızca Öğretmeni” olarak atanmıştır. Tam da bu noktada “abi daha Türkçe’yi konuşamayan çocuklara Fransızca zorunlu ders…” diye ironi yapmıyor da değilim… Bu mevzu, üzerinde enikonu durulması icap eden siyasal ve ekonomik bir mevzudur ki, bu kitabın konusu değildir.

Genç Yıldız “olmak ya da olmamak” arasında epey bir gider gelir. Besni, bilmedikleri bir yerdir. Çok çok çok uzak ve baba, gözünden sakındığı kızını göndermek istemez. Al aşağı, vur yukarı maaile Besni’nin yolunu tutarlar; sonunda ölüm yok ya, olmadı döneriz diyerek.

Ordu, Samsun, Çorum ve Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinden geçen güzergahla koyulurlar yola, özel araçlarıyla. Pınarbaşı’na geldiklerinde sadece adını ve soyadını bildiği arkadaşını sora sora bulur genç Yıldız. Nezihe, aralık ayının ayazında yalın ayak atar kendini sokağa, iki arkadaş sımsıkı sarılır ve hasret giderir; genç Yıldız’ın vefası ve kadirşinaslığı... Bu da son görüşmeleri olur zaten, zaman izleri siler, Yıldız öğretmen arkadaşının izini bulabilmek için birkaç girişimde bulunsa da başarılı olamaz. Kim bilir, bu kitap sayesinde Nezihe çıkıp da “sobe” diyecek belki “hayat” dediğimiz bu körebe oyununda.

Yıldız ablanın hikâyesi 1980-1984 yılları arasına dair ve ilk dikkatimi çeken, tüm ayrıntıları bu kadar ayrıntılı hatırlıyor olması… Yani 1980 yılında Adıyaman’daki “Uyanık Otel” i lobisinden odasına kadar, Sıkıyönetim Komutanı Üsteğmen Ergin Ulusoy’u, okul müdürünü ve de öğretmenleri bu kadar kusursuz hatırlaması çok hoş… Hadi onu geçtim, içtiği çayın demini, çorbanın kıvamını, kilimin motifini…

Yaşar Kemal “kendi Çukurovasını yazamayan gerçek yazar olamaz” demiş. Bu minval üzere baktığımızda, kendini yazmakla başlamak harika bir başlangıçtır Yıldız abla.

Bir otorite ya da benzeri değilim, o nedenle “eleştiri” değildir sözlerimin hiçbiri. Yirmi yaşında ilk kez duyduğun “başım gözüm üstüne” deyimiyle devam ediyorum sözlerime.

Adıyaman yolu yaman

Vay vay yavrucağım

Aman aman yavrucağım

Dön gel dayanamam

Sesimi duy ver elini

Kalk gidek dağlara

Tütün kokan ovalara

Dön gel dayanamam

1980 yılı… Askeri darbe yılları ve ülkenin her yanı birbirine yabancı… Genç öğretmen Yıldız, Adıyaman tütününün incecik kâğıdın üzerine serilip de sarılarak sigara edildiğini ilk kez görür, Samsun’dan Adıyaman’a giden bir otobüste. Devir, kapalı mekanlarda özellikle sigara içilmesini sufle eden devirdi.

Doğu, Güneydoğu diye bir yer vardı, bizimdi, bizdendi ama yıldızlar kadar da uzaktı. Yıldız öğretmen ve ailesi, bu insanların insanlığına şaşırır kalır. Hani “yoktan yonga çıkmaz” dense de bunlar, yoktan yonga yontan, güneşten ateş çalan iyi insanlardır. Çok severler Besni’yi ve yöre halkını.

Okullarda öğrenciler üzerinde uygulanan o sert disiplini hâlâ da tartışmalı bulur Yıldız hoca… Yumuşak ruhlu, nahif doğalıdır ve tanıklık ettiği birçok şey onun doğasına terstir. Doğasına ters olanlara terslenmek de ruhuna terstir… O, tüm gençliğine, toyluğuna rağmen bu tersine dünyayı dosdoğru yaşamak için çabalar…

1980’lerin o uzun otobüs yolculuklarıyla gidip geliyorsunuz Yıldız Yıldız’la “Bir Zamanlar Besni” de ve uykunun en güzel yerinde otobüsün tüm ışıkları yanıp da “otobüsümüz yarım saat yemek, çay ve ihtiyaç molası vermiştir…” anonsuyla, hortlar gibi uyanmak ve “memleketimden insan manzaraları” kıvamında yolculuk hikâyeleri…

Bekar öğrenci evlerinin hâllerini bilirim de bekar öğretmen evlerini hiç bilmiyordum, meğer çok da farklı değilmiş. Dört genç kadın öğretmen, orta yerde bir soba ve insanın iliklerini donduran, rüyaları bile üşüten bir Besni kışı… En temel ihtiyaçları görecek kadar eşya, basma perdeler, bol kanaatkârlık, minimalize hayatlar…

Sonra Besni’yi anlatıyor Yıldız abla, bir turist rehberi titizliğiyle. ”İnsan yaşadığı yere benzer” der Edip Cansever, Yıldız öğretmenin Besnili yılları da Edip Cansever’i haklı çıkartan bir hikâye dahadır, bence…

Mutluluklar, umutlar, hayaller, hüzünler, kopmalar yani insana dair ne varsa işte, tekmilini birden bir arada vermiş Yıldız öğretmen, samimiyetle.

Bugünün Yıldız’ı, öğrencilerinden kalan anıları ve hiç solmayan o anıların solmuş fotoğraflarını da koymuş kitaba…

Eksikleri yok mu peki “Bir Zamanlar Besni“ nin! 

Yahu olsa ne ki, kalemine, yüreğine sağlık Yıldız abla.

Comments

Rated 0 out of 5 stars.
No ratings yet

Add a rating
bottom of page