top of page

Adıyaman Türküsü

ree

Heveslik eyledim yavru yitirdim

O da hayalinen düş imiş meğer

Yavrumu gözümden ayırmam derdim

ah derdim

Kurduğum hayaller boş imiş meğer

 

“Grup Kızılırmak” çatısı altında “Dünyanın En Güzel Sesi” İlkay Akkaya’nın söylediği, yaktığı ağıt… İlkay Akkaya’yı tanıdığım o ilk zamanlar, peş peşe içtiği sigaraya rağmen sesinin bu kadar duruluğuna “mucize” diye ikna etmiştim kendimi. Bu arada İlkay “Kısa Malboro” içerdi…

Canım İlkay…

Adıyaman Türküsü…

Anadolu burası; ağıtlara, türkülere veririz en koyu acıları, en kötü devirleri, en amansız, ıslah olmaz dertleri…

Adıyaman Türküsü’nün de var bir hikâyesi, kısacık ve kör kuyular kadar derin… Anlatacağım tabi ki, çuvalın ağzını bağlama demlerinde…

Bunu böyle yazan, elbette de haktır

Kerem et dünyanın buhranı çoktur

Yokladım yavrumu, yarası yoktur

Yürekte yarası beş imiş meğer

İlkay Akkaya, önceleri Grup Yorum’daydı ve 1989’da Yorum’dan ayrıldı…

İlkay ayrılınca “Yorum’un sonu geldi” diyen aveller bile vardı…

ree

Yorum’dan ayrılan İlkay, İsmail İlknur’a “bir grup kuralım” der. Keza devir, grup hâlinde müzik yapma ve grupların favori olduğu devirdi.

İsmail İlknur, bunun önemli bir karar ve adım olacağını, düşünmek için zaman vermesini ister.

İlkay “tamam. Beş dakika sonra cevap ver” der.

İsmail İlknur, bu beş dakikayı bile çok bulur “tamam“ der. Tuncay Akdoğan, grubun diğer kurucu efsanesidir.

Anadolu şairi Hasan Hüseyin Korkmazgil’in o, muhteşem “Kızılırmak” şiiri gruba isim olaraktan seçilir ve çok da yakışır. O günden sonra coşar Kızılırmak!

Gözlerine baktığımda

yağmur damlaları gibi

acılardan süzülen yaş

toprakta halaya durur

Akar ırmak ırmak

onca acılar arasında

onca isyanlar arasında

10 Ocak 1990 tarihinde resmen kurulan Grup Kızılırmak’ın ilk albümü “Ölüme de Tilili” hedef kitlede hemen karşılığını bulmuştu ve bundan sonra yaptıkları her albüm, artan bir beğeniyle kendi çapında rekorlar kırıyordu.

Konserleri tıklım tıklımdı ve “Kahrolsun Faşizm!” li sloganlarla çın çın çınlıyordu o konserlerin verildiği salonlar, meydanlar…

Kızılırmak, devrimcidir ve o cenahtan yana tavır koyar. Bundan ötürü de dönemin ucubesi Devlet Güvenlik Mahkemesi’ndeki dosyalarının biri kapanır öteki açılırdı. Grup Yorum, bu manada diğer bir hikâyeydi ve o hikâye hâlâ aynı omurgalı duruşla devam ediyor…

Grubun, Kızılırmak’ın, en önemli figürü Tuncay, 2004 yılında evinde çıkan yangında feci şekilde can verir ve “Grup Kızılırmak” adıyla 2006 yılında “Yılkı” albümü çıktıktan sonra yeni bir şey üretilmez… Hani dilim varmıyor ya; grup, 2006 yılında dağılır, fesholur, biter, miadını doldurur, yürüyüşünü bitirir, gönlümüze gömülür, hatıralarımızda kalır, yakamızda madalya olur…

1990’ların, o terör çağının, çaresizliğinde haykırıyordu Kızılırmak!

Unutma halkın önünde

Halk için savaşanlar yürür

Bunlar öyle ajitatif, boş, kurusıkı laflar değildi; işin sosyolojik, politik, inanılmış, adanmış bir yanı vardı… Keza işin şakası yoktu; her duyarlı vatandaşın kapısının önünde bir “Beyaz Toros” bekliyordu, yedi gün yirmi dört saat prensibiyle…

Tüm bunlar uzun, kadim ve çok daha derin, çok derin mevzular… Belki birgün, günün birinde yani, o mevzulara dair de konuşuruz… Kim bilir…

Şimdi “Adıyaman Türküsü” nü konuşacaktık, laf nerelere gitti yine…

Adıyaman, yolu duman

Vay vay yavrucağım

Amman amman yavrucağım

Dön gel dayanamam

Yaşar Aydınbaş, 1990’ların ortalarında katıldı gruba, davul ve diğer vurmalı sazlar enstrümanıydı Yaşar’ın. Kızılırmak’tan önce, şimdi adını hatırlayamadığım, bir gruptaydı ve o grubu misafir etmiş, konser organize etmiştik, bir grup üniversite öğrencisi olaraktan. Grupta yan flüt çalan âmâ bir sanatçı daha vardı ki sonraki yıllarda ona hiçbir yerde rastlamadım, çok yetenekliydi valla…

Konserden sonra, üniversite okuduğum o kentin sokaklarında gezmiştik, eller cepte… Çağla mevsimiydi ve dalından koparıp çağla yedikten sonra, bir sabahçı lokantasında çorba içip uğurlamıştık bu güzel sesli, yetenekli akranlarımızı.

Çok kısa bir süre sonra da Yaşar’ı Grup Kızılırmak’ın aile fotoğrafında görmüş, çok da sevinmiştik…

Akar Kızılırmak!

Yaşarlı grup, Adıyaman konseri için otobüse biner ve otobüs kaza yapar… O kazada bir kişi ölür ve bir kişi, beş yaşında bir kızçedir. Beş yaşındaki bir kız çocuğu, tam tekmil “kişi” midir, doksanında ölen bir hemcinsine kıyasla…

Yaşar, öyle derinden etkilenir ve içerler ki, o duygu yoğunluğunda “Adıyaman Türküsü” diye tarihe kazınan bu ağıtı yazar ve besteler.

Sesimi duy, ver elini

Kalk gidek dağlara

tütün kokan ovalara

dön gel dayanamam

Thales “bir ülkenin türkülerini yapanlar kanunlarını yapanlardan daha değerlidir” derken, tartışılmaz bir tespit yapıp, tez ortaya atmamış mıdır!

 

(NOT: Yaşar, altaki foto, en soldaki sakallı, aslan bakışlı delikanlı…)

ree

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page