Adıyaman Türküsü
- Birol Öztürk
- 6 gün önce
- 3 dakikada okunur

Heveslik eyledim yavru yitirdim
O da hayalinen düş imiş meğer
Yavrumu gözümden ayırmam derdim
ah derdim
Kurduğum hayaller boş imiş meğer
“Grup Kızılırmak” çatısı altında “Dünyanın En Güzel Sesi” İlkay Akkaya’nın söylediği, yaktığı ağıt… İlkay Akkaya’yı tanıdığım o ilk zamanlar, peş peşe içtiği sigaraya rağmen sesinin bu kadar duruluğuna “mucize” diye ikna etmiştim kendimi. Bu arada İlkay “Kısa Malboro” içerdi…
Canım İlkay…
Adıyaman Türküsü…
Anadolu burası; ağıtlara, türkülere veririz en koyu acıları, en kötü devirleri, en amansız, ıslah olmaz dertleri…
Adıyaman Türküsü’nün de var bir hikâyesi, kısacık ve kör kuyular kadar derin… Anlatacağım tabi ki, çuvalın ağzını bağlama demlerinde…
Bunu böyle yazan, elbette de haktır
Kerem et dünyanın buhranı çoktur
Yokladım yavrumu, yarası yoktur
Yürekte yarası beş imiş meğer
İlkay Akkaya, önceleri Grup Yorum’daydı ve 1989’da Yorum’dan ayrıldı…
İlkay ayrılınca “Yorum’un sonu geldi” diyen aveller bile vardı…

Yorum’dan ayrılan İlkay, İsmail İlknur’a “bir grup kuralım” der. Keza devir, grup hâlinde müzik yapma ve grupların favori olduğu devirdi.
İsmail İlknur, bunun önemli bir karar ve adım olacağını, düşünmek için zaman vermesini ister.
İlkay “tamam. Beş dakika sonra cevap ver” der.
İsmail İlknur, bu beş dakikayı bile çok bulur “tamam“ der. Tuncay Akdoğan, grubun diğer kurucu efsanesidir.
Anadolu şairi Hasan Hüseyin Korkmazgil’in o, muhteşem “Kızılırmak” şiiri gruba isim olaraktan seçilir ve çok da yakışır. O günden sonra coşar Kızılırmak!
Gözlerine baktığımda
yağmur damlaları gibi
acılardan süzülen yaş
toprakta halaya durur
Akar ırmak ırmak
onca acılar arasında
onca isyanlar arasında
10 Ocak 1990 tarihinde resmen kurulan Grup Kızılırmak’ın ilk albümü “Ölüme de Tilili” hedef kitlede hemen karşılığını bulmuştu ve bundan sonra yaptıkları her albüm, artan bir beğeniyle kendi çapında rekorlar kırıyordu.
Konserleri tıklım tıklımdı ve “Kahrolsun Faşizm!” li sloganlarla çın çın çınlıyordu o konserlerin verildiği salonlar, meydanlar…
Kızılırmak, devrimcidir ve o cenahtan yana tavır koyar. Bundan ötürü de dönemin ucubesi Devlet Güvenlik Mahkemesi’ndeki dosyalarının biri kapanır öteki açılırdı. Grup Yorum, bu manada diğer bir hikâyeydi ve o hikâye hâlâ aynı omurgalı duruşla devam ediyor…
Grubun, Kızılırmak’ın, en önemli figürü Tuncay, 2004 yılında evinde çıkan yangında feci şekilde can verir ve “Grup Kızılırmak” adıyla 2006 yılında “Yılkı” albümü çıktıktan sonra yeni bir şey üretilmez… Hani dilim varmıyor ya; grup, 2006 yılında dağılır, fesholur, biter, miadını doldurur, yürüyüşünü bitirir, gönlümüze gömülür, hatıralarımızda kalır, yakamızda madalya olur…
1990’ların, o terör çağının, çaresizliğinde haykırıyordu Kızılırmak!
Unutma halkın önünde
Halk için savaşanlar yürür
Bunlar öyle ajitatif, boş, kurusıkı laflar değildi; işin sosyolojik, politik, inanılmış, adanmış bir yanı vardı… Keza işin şakası yoktu; her duyarlı vatandaşın kapısının önünde bir “Beyaz Toros” bekliyordu, yedi gün yirmi dört saat prensibiyle…
Tüm bunlar uzun, kadim ve çok daha derin, çok derin mevzular… Belki birgün, günün birinde yani, o mevzulara dair de konuşuruz… Kim bilir…
Şimdi “Adıyaman Türküsü” nü konuşacaktık, laf nerelere gitti yine…
Adıyaman, yolu duman
Vay vay yavrucağım
Amman amman yavrucağım
Dön gel dayanamam
Yaşar Aydınbaş, 1990’ların ortalarında katıldı gruba, davul ve diğer vurmalı sazlar enstrümanıydı Yaşar’ın. Kızılırmak’tan önce, şimdi adını hatırlayamadığım, bir gruptaydı ve o grubu misafir etmiş, konser organize etmiştik, bir grup üniversite öğrencisi olaraktan. Grupta yan flüt çalan âmâ bir sanatçı daha vardı ki sonraki yıllarda ona hiçbir yerde rastlamadım, çok yetenekliydi valla…
Konserden sonra, üniversite okuduğum o kentin sokaklarında gezmiştik, eller cepte… Çağla mevsimiydi ve dalından koparıp çağla yedikten sonra, bir sabahçı lokantasında çorba içip uğurlamıştık bu güzel sesli, yetenekli akranlarımızı.
Çok kısa bir süre sonra da Yaşar’ı Grup Kızılırmak’ın aile fotoğrafında görmüş, çok da sevinmiştik…
Akar Kızılırmak!
Yaşarlı grup, Adıyaman konseri için otobüse biner ve otobüs kaza yapar… O kazada bir kişi ölür ve bir kişi, beş yaşında bir kızçedir. Beş yaşındaki bir kız çocuğu, tam tekmil “kişi” midir, doksanında ölen bir hemcinsine kıyasla…
Yaşar, öyle derinden etkilenir ve içerler ki, o duygu yoğunluğunda “Adıyaman Türküsü” diye tarihe kazınan bu ağıtı yazar ve besteler.
Sesimi duy, ver elini
Kalk gidek dağlara
tütün kokan ovalara
dön gel dayanamam
Thales “bir ülkenin türkülerini yapanlar kanunlarını yapanlardan daha değerlidir” derken, tartışılmaz bir tespit yapıp, tez ortaya atmamış mıdır!
(NOT: Yaşar, altaki foto, en soldaki sakallı, aslan bakışlı delikanlı…)

Yorumlar