1 MAYIS...
- Birol Öztürk
- 1 May
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 gün önce
Birol Öztürk yazdı...


Sefertası öyle bir yakışırdı ki eline
Sefere gider gibi giderdi işine.
Aynı tutulmazdı zinhar
parasızıyla erkeğin
sadakatsizi kadının
Yani... Güzeldi
Güzel dünlerdi
iki gözü boş, üç göz sefertasıydı…
Bir ağacın yaşı, o ağacı kesip de kesilen yerindeki halkaların sayısı kadarmış.
Kafası üç numara traşlı ve askeri darbeden ötürü sokağa çıkma yasağından usanmış çocukluğumda öğreniyordum; kesilen ağacın yaşını tayin ve tespit etmeyi.
Oysa külliyen yanlıştı bu bilgi; kesilen ağacın halkaları o ağacın yaşını değil de kaç yaşında öldürüldüğünü ifade ediyordu. Bir ağacın yaşıyla, kaç yaşında öldürüldüğü arasındaki farkın adı “Bakış açısı” dır.
Emek mutlaktı
1 Mayıs yasaktı
kitap tehditti
Kendilerine oy verirsek
haklıydık
halktık
gayrı zaman güruhtuk
Ümmiden sayılmadık
gayrı cahildik
Kaç milyon bu ülke şimdi?
Seksen üç mü?
“Tombul, levant, mincane, palaz, kuş, çakıldak” nedir bilmiyor, en az seksen milyon insan.
Fındıkla ilgili kavramlar hepsi de.
En az seksen milyon insan “Karafındık” la “Sivrifındık” arasındaki farkı bilmiyor mesela.
“Patik, Günkurusu, Dökme, İslimdamı, Hüdayi, Sürha, Mişmiş” nedir bilmiyor, en az seksen milyon insan.
Kayısıyla ilgili kavramlar hepsi de.
Bu ülke, fındık ve kayısı başta olmak üzere birçok üründe, üretim ve ticarette tek tabanca. Gel gör ki ülke nüfusunun en az seksen milyonu durumun farkında bile değil.

Bu normal değil. Üstünlüklerinin, gücünün ve potansiyelinin farkında olmamak cehaletin de ötesinde bir şeydir. Özgüvensiz nesiller yetiştirir böylesi hâller.
“Ne olacak bu memleketin hâli!”
Diye, endişe ve safi kaygı, sorumluluk ifade eden şu kalıp, öyle hızlı bir şekilde “Dalga dümen” mevzusu oldu ki; memleket mevzusunu dalgaya alan, insana ne etmez!
İşte böyle böyle gelecek belki de o çok korktuğumuz açlık. Fındık ve kayısının, arpa buğday gibi ekildiğini sanarken olacak ne olacaksa...
Kırmızı başlıklı kız
ölesiye aç kurt
Masal bu ya
yedi kurt, önce kızı
yetmedi ninesini
.
“Kırmızı Başlıklı Kız” bir Avrupa masalıdır. Ülkemiz dâhil dünyanın birçok yerinde bilinir, sevilir ve çocuklara anlatılır. Filmleri, çizgi filmleri ve animasyonları yapıldı. Öncesinde yazıldı çizildi.
Hikâye şu; bir kurt var ve acayip aç. Kırmızı Başlıklı Kız var, pek bir şirin ve bunun bir de ninesi var, ormanda bir kulübede tek başına yaşıyor.
Kırmızı Başlıklı Kız’ın anası, ormanda bir kulübede tek başına yaşamaya terk ettiği anasına yiyecek yollar parmak kadar çocukla. Sonra ormandaki o aç kurt keser yolunu kızın; kızı yer kurt. Yetmez, nineyi de yer. Sonra bir avcı gelir, kurdun karnını deşer, kızı da nineyi de kurtarır; tüm sindirim sistemi gerçeklerini yok sayarak.
Oysa o orman nimet doludur. O kurdu doyursalardı, o kurdun ormanda bir tamam doyacağına dair farkındalık olsaydı, bu saçma sapan masala ihtiyaç olmayacaktı.
Geç onu, daha enteresan bir şey çıkarsadım bu masaldan; adam diyor ki, “Bencilliğin ve bilinçsizliğin dibine vur. Hasım hısım kimseyi tanıma, kendinden başkasını sallama. Sonra o ormana gir, karşına kurt çıkacak; çaresi yok, biat et. Kurt seni yiyecek, sana muhtaç olanları da yiyecek; bu normal. Ama avcı gelecek ve kurdun karnını yarıp seni ve sana muhtaç olanları kurtaracak”
Kurdun o keskin dişleriyle kıyım kıyım kıyarak, lime lime ederek ve kesin kati öldürerek yediği gerçeği yok masalda. Hadi diyelim yalamadan yuttu; midedeki o sindirim süreci de yok!
“Masal bu yahu” deyip de geçme; en az seksen milyon insanının fındık ve kayısısını bilmediği bir ülkede yaşıyoruz; masallarla avutulmuş bir hikâye yani.
Sefertası öyle bir yakışırdı ki eline,
Sefere gider gibi giderdi işine…
Her şey hep değişti ve değişiyor ve de değişecek. Ne demiş Efes’te yaşamış filozof Herakleitos; değişmeyen tek şey, değişimin kendisidir.
Comments