BALIKÇILARIN GÜNAHI
- Osman Kademoğlu
- 7 Haz
- 3 dakikada okunur

Osman KADEMOĞLU
Mimar – Yazar, KANADA
Sıcak bir yaz günü öğleüstü havada yaprak kımıldamıyordu, deniz duru yeşil, gökyüzü duru maviydi, ufka yakın beyaz ve leylak ince bulutlar vardı. Suda tüneyen akkuşlar karabataklar başlarını omuz teleklerinin arasına çekmiş öğle uykusundaydı. Bolamanlı üç balıkçı balığa çıkıyorlardı, ben de onlara katıldım.
Ağlar, misineler, kancalar, mantar ve kurşunlarla dolu kayığa bindik. Dümende oturan reis makineye yolverdi Boklutaş’ın altından geçtik. Balıkçılar nedense durgun ve suskundu. Kıyıdan uzaklaşınca iki genç balıkçı üstlerini soyundular mayoyla kaldılar. Şöyle bir suya girip çıkıp ter atıp serinleyecekler diye düşündüm.
Boklutaş’ı geçtik İnyanı’na yaklaşıyorduk ilerde sağ yanımızda denize dik inen sırtı bodur ağaçlarla, çalılarla kaplı kayalıklar vardı. Yosunlu, likenli yer yer çıplak boz ve kahverengi kayaların gölgesinde kalan koyu yeşil denizin üstünde gökyüzünde çığrışarak döneleyen, yükseklere uçuşan, alçalıp denize konan, kanat çırpıp sudan havalanan akkuşlar vardı.
Kayığın başüstünde elini alnına siper etmiş denizi gözleyen genç kuşları görür görmez ayağa kalktı eliyle akkuşların uçuştuğu yeri göstererek reise yalı gel diye işaret etti…
Reis dümeni iskeleye (sol tarafa) basarak kayığın başını kuşların olduğu yöne çevirdi. Soyunuk balıkçılardan biri başaltı dolabından aldığı bir tutam dinamit talaşını avucunda yayıp açtığı yuvarlak hamurun içine koydu, makarada sarılı fitilden bir parça kesti, fitili bir ucu dışarda kalacak şekilde dinamit talaşına yerleştirdi, hamurun iki ucunu birleştirdi parmaklayıp bastırdı yuvarlayıp kapattı, dinamit lokumu hazırdı.
Kuşların uçuştuğu yere yaklaşınca reis motoru önce ağır yola aldı sonra istop etti kayık motorun hızından arta kalan ivmeyle suda kayarak ilerliyordu. Ben reisin komutuyla orta iskarmozlara bir çift kürek takıp siya ederek (geriye doğru kürek çekerek) kayığın hızını kestim.
Tam da av alanına girmiştik, kuşlar tepemizde çığlık atarak bağrışarak döneliyordu, göz koydukları ava ortak çıktığına kızmışlardı, gökten süzülerek dalışa geçiyor, pike yaparak saldırıyor bizi av alanından kovmaya çalışıyorlardı. Aslında hakçası bu balıklar kuşların hakkıydı balık sürüsünü bizden önce onlar görmüştü.

Denize çıkarken bombayla balık avlamaya gittiğimizi bilmiyordum, bana söylememişlerdi. Onaylamadığım ama çok merak ettiğim bombayla (dinamit lokumuyla) balık avına tanık olacaktım sanki bir filim izler gibiydim.
Ağzında sigara, elinde dinamit lokumu olan balıkçı kayığın başüstüne çıktı ayağa kalktı gözleri denizin altını kolaçan ediyor balık sürüsünün en yoğun olduğu yeri dibe düşen gölgeyi izleyerek kestirmeye çalışıyordu, Vücut dilinden çok gergin olduğu belliydi, ateşe hazır bir tüfek gibiydi.
Derinlerde dolaşan balık sürüsü başına geleceklerden habersiz, kızgın öğlen güneşinin ışınlarıyla aydınlanan yeşil sularda sırtı lâcivert ve gümüş bir balık sürüsü geziniyor, gölgesi deniz dibindeki yosunlu kayalara ve beyaz kumlara düşüyordu. Sürü belleğimde yer eden bir görüntüyle sessiz salınarak kayığın altından geçti.
Aradığımız avı bulmuştuk. Bombacı balıklar kayıktan uzaklaşana kadar bekledi, bomba kayığın en az altı yedi metre uzağında ve tam sürünün üstünde patlamalıydı. Bombayı ne zaman ne kadar uzağa atacağı bombacının deneyimine ve kestirimine bağlıydı, kazara yakına düşecek bir bomba kayıktakilerin canını yakabilirdi.
Bombacı kayalara 15-20 metre kala sigarasından bir nefes daha çekti tütünün ateşini parlattı, sol elindeki yarım sigarayla sağ elindeki dinamit lokumunun fitilini ateşledi, ayak parmaklarının üstünde yükseldi yaylandı olanca gücünü topladığı sağ kolunu omuz hizasından geriye doğru açtı, birden hamle ederek avucundaki bombayı ileri doğru fırlattı. Bomba havada ince siyah bir duman bırakarak uçtu yükseldi sonra geniş bir yay çizerek alçaldı denize düştü gözden kayboldu. Kayıktakiler nefesimizi tutmuş denizden gelecek patlama sesini bekliyorduk. Birkaç saniye geçti geçmedi BOOOMMM!...

Denizin altından gelen boğuk sesle birlikte patlamanın yarattığı basınçla altımızdaki teknenin borda ve taban tahtaları sıkıştı gıcırdadı, kayık alttan gelen itmeyle suda bir karış kadar kalktı ve oturdu, İlerde dinamitin patladığı yerden yuvarlak donuk beyaz varil şekilli bir su kitlesi yükseldi havada açılıp dağıldı köpüklendi, çevreye halka halka dalgalar yayılıyor dipten yukarı milyonlarca hava kabarcığı yükseliyordu, fıkır fıkır kaynaşan suların kristal berraklığı gitmiş beyaz hava kabarcıklarından başka hiçbirşey görünmez olmuştu.
Kayığın başüstünde alesta bekleyen iki genç avcı sular biraz durulana kadar yirmi otuz saniye belki kırk saniye beklediler yeşil derinler durulup ak karadan seçilir olunca denize başüstü dikine daldılar ikisi de iyi yüzücüydü kollarıyla yüzgeç çekerek bacaklarıyla makas yaparak en dibe kadar inen dalgıçlar dibi elledikten sonra çevik bir bel hareketiyle yukarı döndüler, ağızdan soluk vererek suyun altında kalabildikleri en uzun sürede yavaş yavaş yükselmeye başladılar.
Patlamanın yarattığı basınçla sıkışıp can veren onlarca ölü balıktan kucağa düşenleri toplayarak yüzeye çıktılar. Soluklanan dalgıçları kayığa aldık, bombacıların kucağına düşen balık topu topu 15-20 taneydi.
Gerçekte bu bomba katliamında sayısı bellisiz balık, yengeç, böcek, midye, su altı bitkileri, mercan ve yosun telef olmuş, dahası balıkların yumurtlama ve döllenme alanı olan anaç tabiat, denizin milyon yılda oluşan doğal kaya ve mercan şekillenmesi (formasyonu) tahrip olmuş, denizaltı kozmozunda kıyamet kopmuştu. Binlerce canlı türünün hayat yuvası mavi vatana bu kötülüğü nasıl yapabilmiştik.
Bombayla avlanma balık türlerinin tükenmesine, denizaltı naturasının tahribine neden olan çok yanlış bir işti. Bunu anlatmak bana zevk vermiyor ama genç balıkçılar ibret alsın, bilinçlensin, denizde insan eliyle kıyamet kopmasın diye kaleme aldım.
O yıllarda yaban hayatının, denizlerin ve doğal çevrenin korunması düşüncesi dünyada çok yeniydi hele de ülkemizde hemen hiç bilinmiyor balık türlerinin hiç tükenmeyeceği sanılıyordu.
O yaz günü bomba atan Bolamanlı balıkçıların kimliği bende saklı kalacak. Onlar yapılan yanlışın bilincinde olmayan, ekmek parası ve geçim derdiyle uğraşan sade insanlardı.
S O N
Comentarios