top of page

SEVGİYLE KESİŞEN YOLLAR



ree

" Cumhuriyet, fazilettir" diyordu, Ulu Önder Atatürk. Türk gençliğine de:

" Cumhuriyeti biz kurduk. Onu koruyacak ve yüceltecek sizlersiniz" diyordu.

Cumhuriyetin en önemli kazanımlarından birisi ise, Köy Enstitüleriydi. Köy Enstitüleri, çağının en önemli aydınlanma ve kırsal kalkınma projesiydi.

Tam da halkın yüzde seksen beşinin köylerde yaşadığı ülkemizin, ulusal uyanışı için ölçülüp biçilmişti.

Köy Enstitüleri, eğer köylüyü topraklandırma yasasıyla ilişkilendirilirse; hayal bile edilemeyecek bir değişim gerçekleşmiş olacaktı. Toplumu ortaçağ karanlığından aydınlığa çıkaracak bir devrimi içeriyordu çünkü. Eğitim içersinde üretim, üretim içersinde de eğitim amaçlanıyordu. Ezbercilik yerine yaratıcılık, hurafe yerine bilimsellik ve akılcılık önceleniyordu.

Köylü, üretime yönelik olarak eğitilmeli ve bilinçlendirilmeliydi. Üreten köylü, ekonomik güce ulaşır ve yönetimde de söz sahibi olurdu. Böylece köylü örgütlenir ve sömürüye karşı durması sağlanabilirdi.

Bazı çevrelere göre ise bu gidiş, pek de hayra alâmet değildi. Süreç ulusal uyanışa doğru gidiyordu. Bu gidişin önü kesilmeliydi.

Bu nedenle; toprak reformu engellenmeli ve Köy Enstitüleri de kapatılmalıydı. Bu talebin içte ve dışta çok güçlü temsilcileri vardı.

İkinci dünya savaşından sonra ABD, dünyanın süper gücünü oluşturuyordu. Emperyalizmi o temsil ediyordu. Ülke içersindeki toprak ağaları ve din istismarcıları da onların işbirlikçileriydi.

CHP ise bu dönemde siyasi konjoktürün etkisinden kurtulamadı. Parti yönetimi, çağdışı akımların eline geçti. Gerici örgütlenmelere göz kırpar oldu. Hatta çağdışı anlayışlar konusunda onlarla yarışır oldu.

Truman doktrini ve Marshall yardımı gibi ABD projeleri, Köy Enstitülerinin kapatılması koşuluna bağlandı. Çünkü Türkiye'nin ulusal uyanışının önüne geçilmeliydi. Halk, cahil, muhtaç ve yoksul bırakılmalıydı. Türkiye'nin üretim yapmasına gerek yoktu. Marshall yardımları ile ülkenin bütün gereksinimleri karşılanabilirdi.

Sonuçta kırsalda yakılan çoban ateşleri söndürüldü. Bu çoban ateşlerinin sonunu CHP getirdi. Defin işlemlerini ise 1954 yılında Demokrat Parti sonlandırdı.

Zamanın Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel, bu okullar için:

" Köy Enstitülerinin sevabı kimin olursa olsun. O okulların günahı bile bana yeter" diyordu.

Öğretmen yetiştiren kurumlar, bundan sonra da dikiş tutmadı. 1954 yılında öğretmen okullarına, daha sonra da öğretmen liseleri ve diğer öğretmen yetiştiren fakültelere dönüştürüldü. Ancak bu kurumların daha da geliştirilmesi yerine altları iyice boşaltıldı. İşlevsizleştirildi.

Öğretmen okulları nisbeten Köy Enstitülerinin etkisinde kaldı. Bu okullarda öğrenciler genelde iyi yetiştirildiler. Cumhuriyetin nitelikleri ve Atatürk'ün ilkeleri öncelendi. Cumhuriyet bu okullarla, çağı yakalamayı hatta aşmayı amaçlıyordu.

Köylerdeki başarılı öğrenciler, seçilerek öğretmen okullarında eğitim öğretim gördüler.

Ben de bu okullarda öğrenim şansı yakalayan fakir köylü çocuklarından biriyim. Bütün gereksinimlerimizi devlet karşıladı. Devlet bu okullara sahip çıkmasa, bizim öğrenim görme olasılığımız da yoktu.

O zamanlar devlet bize; Kürt müsün, Türk müsün- Alevi misin, Sünni misin - zengin misin, fakir misin diye sormadı. Hepimiz bu okullardan yurtsever birer aydın olarak yurda dağıldık.

Bu okullardan birer müzisyen, birer sporcu birer şair, birer yazar ve birer öğretmen olarak mezun olduk. Bu ülkede cumhuriyet sayesinde; kimimiz cumhurbaşkanı, başbakan, bakan, milletvekili, belediye başkanı, vali, kaymakam ve diğer yöneticiler olarak seçildik, kimimiz de atandık.

Perşembe İlköğretmen Okulunda nitelikli bir öğrenciydim. Futbol topuyla yatıyor ve onunla kalkıyordum. Diğe…


ree

 
 
 

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page