Bal Gibi Tatlı Yaşam
- EKREM KARADAĞ

- 15 Eki
- 1 dakikada okunur

Ömrü boyunca hiç bal yememiş bir insan yediği bir şey sonrasında “bal gibi tatlıydı” demesi, kadar ilginç ve de tezat bir şey olamaz.
O kişinin yaşamış olduğu tatlı algısı duyumsaldır.
Rakı içmemiş kişilerin zararları dışında rakıyı kötülemeleri aynı özellik yansımalarıdır. Tatlı ve kötü duyumsal algılama şeklinden ibarettir. Yediğimiz, içtiğimiz gıda maddeleri bile aşırı yenildiğinde yararlarından çok insan bedenine zarar vermektedir.
Beslenme yöresel, kültürel ve damak tadı ilintilidir, kontrolsüz alındığında yararından çok zararları tartışılmaktadır.
Artık üç beyaz diye adlandırılan un, şeker ve tuz maddelerinden korunma yöntemlerinin öğretildiği çağ yaşanılmaktadır, kırmızı et aşırı yenildiğinde kısmi körlük yaptığı bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Yaşamı tatlı kılmanın kuralları bilinçli beslenmeden geçmektedir.
İç Anadolulu öğretmen arkadaşım ortaokul çağlarında küçük kardeşiyle okumak üzere beraber kalmaktadır, canı kavun çeker ve alır, güzelce dilimler ders çalışan kardeşini de afiyetle yemek üzere çağırır. Birlikte yemeye başlarlar, lakin kavun tatsızdır ama bitirirler.
Sonra kardeşine döner ve sorar; “kavun nasıldı” der.
Kardeş de, “ağabey sağ ol bal gibi tatlıydı” der.
Onun üzerine “oğlum biz hiç bal yemedik ki” der, “nereden biliyorsun bal tadını” deyince, kardeş de, “hiç ağabey yemeyip dökmektense öylesine tatlandırdım işte” der.
Ders verir nitelikte değil midir?
İşte önemli olan hayatı bal gibi tatlı yaşamaktır.












Yorumlar