Ah bir ataş ver...
- Erdoğan ERİŞEN
- 4 Nis
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 4 gün önce
Çanakkale Boğazı Nara Burnu önlerinde 4 Nisan 1953'te İsveç bayraklı fındık yüklü "Naboland" adlı gemiyle çarpışarak batan Dumlupınar denizaltısında şehit olan 81 denizcimizi anıyoruz. Kazanın yıl dönümleri, her yıl 4 Nisan’da "Deniz Şehitlerini Anma Günü" olarak anılır.

Hazırlayan : Erdoğan ERİŞEN
Türk denizcilik tarihinin en trajik kazalarından biri yaşandığında takvimler 4 Nisan 1953’ü gösteriyordu. Dumlupınar denizaltısı, İsveç bandıralı bir gemiyle çarpışarak Çanakkale Boğazı’nın derinliklerine gömüldü. Bu kazayı hafızalara kazıyan ise, denizaltının içinde sığındıkları küçücük bölmede ölüm kalım mücadelesi veren denizcilerin tarihe kalan son sözleriydi.
Görev dönüşü
Dumlupınar denizaltısı yorucu bir görevden dönüyordu. NATO tatbikatını tamamlamış, geldiği limana doğru ilerliyordu. 3 Nisan’ı 4 Nisan’a bağlayan gece, sisli ve yağmurlu bir hava karşıladı denizaltıyı Çanakkale Boğazı’nda.
Saatler gece 2 civarındaydı. Dumlupınar, büyük bir gürültüyle sarsıldı. Seyrine yüzeyde devam eden Dumlupınar denizaltısı, Nara Burnu açıklarında İsveç bandıralı “Naboland” gemisi ile çarpışmıştı. Dumlupınar, makine dairesi ve burun kısmından ağır şekilde yaralamıştı. Bu yaralar, çok geçmeden Dumlupınar’ı batırdı.
Ordu’dan fındık yüklemişti
81 denizcimizin şehit olduğu Dumlupınar denizaltımızla çarpışan “Naboland” adlı İsveç bandıralı gemi; üç gün boyunca Ordu açıklarında beklemiş ve Ordulu fındık fabrikatörlerinin fındıklarını aldıktan sonra, Almanya ve İtalya’daki limanlara boşaltmak için yola çıkmıştı.

5 kişi kurtuldu
Çarpma anında köprü üstünde 8 asker bulunuyordu. Hepsi denize savruldu. Aralarından ikisi pervaneye takılarak, biri ise boğularak şehit düştü. Dumlupınar denizaltısı komutanı Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Hasan Yumuk, Astsubay Hüseyin İnkaya ve Astsubay Hüseyin Akış kurtulmayı başarmıştı.

87 metre derinlikten gelen ses
Denizaltının içinde 81 mürettebat vardı. Bunlardan 22’si kıç torpido bölümüne toplanmıştı. Dumlupınar batmadan hemen önce yüzeye bir şamandıra fırlatmışlardı. Şamandıraya bağlı telefon kablosunu kullanarak yardım için gelen silah arkadaşları ile iletişim sağladılar.
“Sağ olun… Vatan sağ olsun!”
İlk bağlantıda kurtarma ekibinin komutanı, “Sizi kurtaracağız” diyerek denizcileri rahatlatmak istedi. 87 metre derinlikteki 22 asker, bunun o kadar kolay olmayacağının farkındaydı. Belki de bu yüzden Astsubay Selami Özben’in tarihe kazınan sözleri duyuldu: “Sağ olun… Vatan sağ olsun!”
Sonraki anlatılanlara göre, Denizaltının başka bir bölümünde yaşam belirtisi yoktu. Kurtarma ekipleri, bunun üzerine 22 asker için hemen harekete geçti. Ancak çalışmalar, olumsuz hava koşulları yüzünden sekteye uğradı. Öyle ki akşam saatlerinde ancak denizaltının 87 metre derinlikte, 35 derece meyille yan yatmış olduğu tespit edilebildi.
Kablo koptu, umutlar söndü!
Plana göre, dalgıçlar telefon kablosuna tutunarak aşağıya inecek ve Kurtaran gemisindeki can telini, denizaltının kurtarma kapağına takacaktı. Ancak olmadı. Çalışmalar esnasında şamandıranın telefon kablosu koptu ve denizaltıyla bütün bağlantı kesildi. Ve 81 asker, “Vatan sağ olsun” diyerek, can verdi.
Son konuşmalar
Bu trajik kazadan zihinlerde kalan en yürek burkan anılar ise kurtarma ekiplerinin denizcilerle yaptığı son konuşmalar olsa gerek. Kayıtlara göre şehitlerimiz ile kurtarma ekipleri arasındaki son konuşmalar şöyle;
- Alo... Dumlu?
- Evet... Dumlu.
- Efendim hava biraz fenalaştı.
- Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin.
- Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. Karanlıktayız.
- İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak.
- Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı.
Son anlar…
Yarım saat sonra tekrar denizaltıyla bağlantı kurulmaya çalışıldı. Ancak cevap olarak sadece inilti, ilahi ve Allah sesleri geliyordu.
Facianın son tanığı
Faciadan sağ kurtulan beş kişiden olan emekli Seyir Kıdemli Başçavuş Hüseyin Akış, 2018 yılında yaşama veda etti. Ölümüne kadar yaşayan son tanık olarak o anları defalarca kez dile getirdi ve kayıtlara geçirdi.
Ölümünden 4 ay önce kendisi ile yapılan röportajda da olay anını şöyle anlatmıştı;
“Birden kaportadan su girmeye başladı. Su, iki askeri alıp denize götürdü. Sol elimle çıkış merdiveninin demirini tuttum. Kolum kopacak gibiydi, bu sefer iki elimle tuttum. Ne zaman ki geminin içerisi tamamen su doldu, bana sanki birisi 'hadi yürü git' dedi. Su tamamen içeriye dolmuştu. Suyun içinden çıkmak için uğraşıyordum. Yine 'haydi yürü' der gibi dışarıya çıkma hissi geldi. Bir ara kafamı geminin kaportasına vurdum. Gemiden çıktıktan sonra 90 santime kadar deniz dalgası vardı.”

“5 dakikada kayboldu”
Dumlupınar’ın son tanığı Hüseyin Akış, kendilerine çarpan fındık yüklü Naboland gemisinin mürettebatı tarafından kurtarılışını ise şöyle anlatmıştı;
“Ağırlık yapmasın diye ayakkabılarımı çıkardım. Ayağımı köpek balığı ısıracak diye korkudan ağlamaya başladım. 'İmdat imdat' diye bağırdım bizimle çarpışan gemiye. Sandal indirdiler. Bir kişi denizden beni alamadı, bir kişi daha geldi. Beni aldılar gemilerine çıkardılar. Onların gemisinin baş tarafı da çarpışma nedeniyle açılmıştı. Gemiye çıktığımda suya baktım. Denizaltının pervaneleri tamamen suyun üzerindeydi. Aradan 5 dakika geçti, suda kayboldu gitti.”
KADERLERİ AYNI, ÜÇ ADAŞ DENİZALTI
BİRİNCİ DUMLUPINAR
1931 Yılında; Karadeniz’deki bir tatbikattan dönerken dümen arızalanmasından dolayı Haydarpaşa önlerinde bir gaz tankeriyle çarpışarak karaya oturdu. Can kaybı olmadı.
İKİNCİ DUMLUPINAR
4 Nisan 1953, gece 02:15 sularında Çanakkale Boğazı’nın Nara Burnu açıklarında Naboland adlı İsveç şilebiyle çarpışarak battı. 81 denizci şehit oldu.
ÜÇÜNCÜ DUMLUPINAR
1972 yılında göreve başlayan U.S.A. yapımı S-339 denizaltısına da diğer iki denizaltı gibi Dumlupınar adı verildi. Hizmete başladıktan 4 yıl sonra, 1 Eylül 1976’da Çanakkale Boğazı girişinin Zincirbozan mevkii önlerinde, Sovyet bandıralı Fızik Vavilov gemisiyle çarpıştı. Karaya oturan denizaltında can kaybı yaşanmadı ama havuzda bakım onarımı yapılırken çıkan yangında denizaltı ağır hasar alarak onarımı gecikmeli olarak bitirildi. 1983 yılına kadar görevine devam etti ve bu tarihte hizmetten ayrıldı.
Dumlupınar adlı adaş denizaltılarının yaşadıklarından sonra Türk Deniz Kuvvetleri bir daha hiçbir denizaltısına Dumlupınar adını koymadı.
……………………
Gelelim yazının başlığına. "Ah bir ataş ver" çok bilindik bir türkü.
Dumlupınar şehitlerinin hikayesinden esinlenmiş. "Ah bir ataş ver/Cigaramı yakayım./Sen salın gel/Ben boyuna bakayım... diye başlıyor ve "Uzun olur/Gemilerin direği/Ah çatal olur/Efelerin yüreği..." diye devam ediyor.
Çok da güzel bir türkü ve de anlamlı.
……………………
Her yıl 4 Nisan’da "Deniz Şehitlerini Anma Günü" olarak anılır. Dumlupınar şehitleri, Türk denizciliğinin cesaret ve fedakârlık sembollerinden biri haline gelmiştir.
Facianın 72. Yılında Dumlupınar şehitlerimizi rahmetle anıyor, aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum…
Kaynak :
1. Niyazi KAPTAN (Em. Dz. Astsb. Kd. Bş.Çvş.) anılar.
2. Vikipedi, Özgür Ansiklopedi.
3. Türk Deniz Kuvvetleri arşivleri.

Comments